Ara dönem Ana dönem

Ahmet Taşgetiren

VAN 23.07.2014 13:54:11 0
Ara dönem Ana dönem
Tarih: 01.01.0001 00:00
 "Ara dönem” tanımlaması, Başbakan Erdoğan’a ait. Başbakan, gazetecilerle buluştuğu her ortamda, bir, Cumhurbaşkanlığı üslubu, iki, kendisinden sonraki başbakanın kimliği üzerine sorularla karşılaşıyor. 

Cumhurbaşkanlığı üslubu üzerine mesela, son açıklaması, “Başbakan’ın koltuğuna oturmama” ama “MGK’da olduğu gibi zaman zaman Bakanlar Kurulu’na başkanlık etme” çerçevesinde oldu. “Milletin seçtiği Cumhurbaşkanı ile milletin seçtiği Başbakan’ın birlikte ve etkin biçimde çalışacağı” sözleri de Tayyip Bey’in Çankaya profilini resmediyor. Tayyip Bey’in kendisini “Teamülller”le değil, “Anayasal çerçeve” ile bağlaması da sonuçta“sınırlar”a ilişkin bir duyarlılığın ifadesi. Belli ki, göç yolda düzülürken şayet seçilirse Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başbakan ....(?)’ın ilişkileri rayına oturacak. Tahmin edilebilir ki “Ahenksizlik” Tayyip Erdoğan’ın da isteyeceği bir şey değil. Başbakan biraz Tayyip Bey’e göre duruş belirleyecek, Tayyip Bey “ahenksizlik beklentisi”ni beslememe hassasiyetini kuşanacak ve bir denge bulunacak.

Denge bulunacak da, bu noktada Başbakan’ın kimliği de hayati önem taşıyor. Herkes, şu ana kadar Tayyip Bey tarafından konulan işaret taşlarına göre bir kişileştirme çabası sergiledi.

- Başbakan ile parti başkanı aynı kişi olsun. 

- Üç dönemden vazgeçilmesin.

- Erken seçim olmasın.

Bu üçü bizzat Tayyip Bey tarafından seslendirilmiş bulunuyor.

Bir de Başbakan’ın milletvekili olması anayasal şartını dikkate aldığımızda, bir tür “olmayana ergi” metodu ile kimler olamayacak sorusunun cevabı çıkıyor.

Davutoğlu bunlara “Geçici olmasın” görüşü ile yeni bir madde ilave etmiş idi. O da 2015 sonrasına ilişkin bir tanımlama niteliği taşıyordu.

Başbakan Erdoğan, basın mensuplarıyla son buluşmalarında yaşanacak süreci anlatırken bir “Ara dönem” sözü etti. Anlaşıldığı kadarıyla ara dönem, kendisinin Cumhurbaşkanı seçilmesinden ve bunu takiben, parti başkanlığından ve başbakanlıktan ayrılmasından başlayıp, 2015 genel seçimlerine kadar geçen dönemi kapsıyor. Bu ara dönem, bir şekilde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün siyasi geleceğini de ilgilendiriyor. 

Başbakan A Haber’deki programda Mehmet Barlas’ın sorularını cevaplandırırken, süreci, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün durumunu da içerecek biçimde şöyle özetledi:

- Seçilme halinde 28 Ağustos’ta mazbata alınacak. Yemin edip, resmen Cumhurbaşkanı olunacak. Parti başkanlığı bitecek. Bir Başbakan atanacak. Parti 45 gün içinde genel kurul yapacak ve başkanını seçecek. 2015’e kadar ara dönem böyle devam edecek.

- Tabi ben hep şu tehlikeden korktum, yani insan olarak hepimiz nefis taşıyoruz, yani birilerinin tahriki, birilerinin teşvikiyle, yani Allah muhafaza böyle bir yanlışın içine düşülebilir ki bu çok büyük bir tehlike olur. Bundan parti de kaybeder, ülke de kaybeder. Cumhurbaşkanımızla bu konuların hepsini A’dan Z’ye görüştük. Ama şu anda bizim için en önemli dönem şu ara dönem. Bu ara dönemin de süresi zaten 10 ay. 10 aylık süreden sonra zaten cumhurbaşkanımızın siyasete geri dönme gibi bir arzusunun olması halinde buna AK Parti içinde kimse ‘Niye dönüyorsun’ demez, ‘dönme’ demez. Böyle bir şey zaten mümkün değil. Ama ara dönem için böyle bir tahrik olayının içine birilerinin girmesini doğrusu yanlış bulurum.” 

“Ara dönem” ifadesi, bir bakıma, “Geçici başbakan” formülünü hatırlatıyor ve bu dönem için, mesela “Üç dönem çerçevesi”ne giren birisinin de Başbakan olabilmesini imkan dahiline sokuyor.

Burada bir soru şu: Acaba Başbakan’ın atanması, parti kongresinden önce mi olacak, sonra mı, bu ara dönemde parti başkanı ile başbakanın aynı kişi olması görüşü devrede olacak mı, parti başkanlığına seçilecek kişi, üç dönemlikler arasında bulunursa nasıl bir gelişme söz konusu olacak?

Tabii bütün bu süreçte, Tayyip Bey’in süreci nasıl etkileyeceği sorusu da büyük önem taşıyor.

Belli ki Tayyip Bey, Başbakanlığı, Cumhurbaşkanlığını, Ak Parti’nin her türlü halini, bir “Dava ekseni”nde değerlendirdiğini her fırsatta açıklıyor. Çankaya’ya çıktıktan sonra da, Ak Parti’nin nasıl bir seyir takip edeceği ile en sıcak biçimde ilgilenmesi tabii. Dolayısıyla yeni genel başkan, başbakan, 2015 seçimleri ve sonrası... hep kurgulanmayı gerektiriyor ve bunun, parti kadrolarıyla ahenk içinde yapılabilmesi gerekiyor. Bunun için de, parti bünyesinde gerçekten o “Dava” hassasiyetini yaşayan ve diri tutan paydaşların olması gerekiyor.

Gerçekten çetin sınavlar bunlar. “Nefislerin devreye girmesi” evet, en büyük tehlike. Büyük sınavı Ak Parti yaşıyor, yaşayacak. Hele dün Tayyip Bey’in Ak parti grubundaki tarihi vedasından sonra...