Ankara’da erken seçim senaryoları

Mehmet Acet

VAN 1.11.2017 09:42:25 0
Ankara’da erken seçim senaryoları
Tarih: 01.01.0001 00:00

 
 
 

Hürriyet gazetesi yazarı Abdülkadir Selvi önceki gün 29 Ekim resepsiyon izlenimlerini konu alan yazısında, Ak Parti çevrelerinde “2018 Temmuz ayında erken seçim yapılır mı” sorusunun tartışıldığını aktardı. 

Son günlerde benim içinde bulunduğum ortamlarda da aynı konu dillendirildiği için bugün bu konu üzerinde bir fikir egzersizi yaparak huzurlarınıza çıkmaya karar verdim. 

 MAKALEYİ SESLİ DİNLEMEK
İÇİN TIKLAYIN
Bu bağlamda olgunlaşmış bir fikir olmasa da senaryolar üzerinde bir takım ihtimal hesapları yapıldığını söyleyebilirim. 

Yazacağımız yazı bir kulis yazısı değil. 

Kulis bilgisi yukarıda aktardığım senaryoların konuşuluyor olmasından ibaret. 

Ama bu veri üzerinden bir analiz yapılabilir. 

Klasik deyimle “Siyasette 24 saat uzun bir süredir” deyişini aktararak başlayalım. 

Ak Partili bazı belediye başkanlarının seçimlere bir süre kala istifalarının isteneceği ‘senaryosu’, iki yıldır kulağımıza çalınıyordu. 

“Böyle bir şey olabilir mi” diye sorulduğunda da yakın zamana kadar “Zannetmem” yanıtını veriyorduk. 

Ama 2 yıldır konuşulan konu bugün itibarıyla gerçekleşmiş oldu. 

Erken seçim senaryolarıyla ilgili bugünkü cevabımız da farklı değil. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 15 yıllık duruşunu hesaba katarsak, Temmuz 2018’de seçim olur mu sorusuna bugünden verebileceğimiz cevap da “Zannetmiyorum” olur. 

Ak Parti çevrelerinde şöyle bir soru soruluyor:

“Eğer Mart 2019’da yapılacak olan yerel seçimlerde parti kan kaybına uğrarsa, bunun negatif etkisi 8 ay sonraki Cumhurbaşkanlığı ve Parlamento seçimlerine yansır mı?”

Bu soruyu zihinlerinde tartanlar “Evet” yanıtı üzerinden hareket  ediyorsa eğer, yerel seçimlere göre çok daha önemli olan diğer iki seçimin öne alınması uygun düşer mi diye ilerleyerek bu senaryonun hayata geçirilebileceğini dillendiriyorlar. 

Bir parti açısından kısa aralıklarla yapılan seçimlerin sonuçlarının ne olduğuna dair önümüzde iki türlü veri de mevcut. 

İkinci seçimde kan kaybının büyüdüğü örnekler de var, tersi de. 

Tersi dediğim en yakın vadede karşılaştığımız seçim sonuçları. 

2015’in 7 Haziran’ında oyları yüzde 41’in altına düşen Ak Parti, devamındaki 5 aylık süreyi çok iyi değerlendirdiği için, 1 Kasım’da oylarını yüzde 50 bandına taşımayı başardı. 

Bu veriden yola çıkacak olursak, Ak Parti’nin Mart 2019’da oy kaybına uğraması halinde ‘gerekli dersleri çıkartarak’ Kasım 2019’u kurtarabileceğini düşünebiliriz. 

Şunu da ekleyelim:

Yerel seçimlerde başarı elde etmiş bir partinin rehavete kapılarak bir sonraki seçimi kaybetme ihtimali de siyasetin gerçekleri arasında kendisine yer bulabilir. 

Dediğim gibi şu an yaptığımız tek şey, senaryolar üzerinden fikir egzersizi yürütmekten ibaret.  

Madalyonu tersine çevirdiğiniz takdirde, yerel seçimlerde yüksek performans sergileyenlerin, devamında yapılan ilk seçimlerde döküldüğüne dair de yeterince örnek var, yakın siyasi hayatımız içerisinde. 

Mesela, 1989 yerel seçimlerinde büyük atak yapan dönemin SHP’si, elde ettiği belediyelerin çoğunda performans bakımından çuvallayınca, ilk genel seçimde ciddi oy kaybına uğramıştı. 

Erken seçim olur mu sorusuna benim bugün için “Olmaz” yanıtını vermemin bir sebebi de, bu ihtimal hesaplarının karmaşıklığı dışında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu bağlamdaki reflekslerinin aşağı yukarı ölçülebilir olmasıyla ilgili. 

Şunu söylemeye çalışıyorum: 

Erdoğan, 2002’den itibaren, vaktinden önce yapılan erken seçimlere hiçbir zaman sıcak bakmadı. 

Millet 5 yıllığına görev vermişse, bu süre bitmeden sandığa gitmek, milletin irade beyanına ters düşer mantığıyla hareket etti hep. 

2007’de genel seçimlerin Kasım yerine Temmuz sonuna alınmasının da tek bir gerekçesi vardı. 

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin suni bir krizle yaptırılmamış olması. 

O vakit, halka başvurma dışında bir seçenek kalmadığı için, yine Erdoğan’ın tabiriyle erken seçim değil, seçimlerin birkaç ay erkene alınması söz konusu olmuştu. 

Bugün için böyle bir kriz olmadığı gibi, Ak Parti için acele etmeyi gerektirecek bir tablo da söz konusu değil. 

Buna, partinin 25 gün önce sonuçlanan son kamuoyu araştırmasında halkın eğilimlerinde gözle görülür bir değişim olmadığı, parti tercihlerinin 1 Kasım 2015’teki gibi olduğu tespiti eklenince, bugün için erken genel seçimlere gitme kararı almanın bir karşılığının olmayacağı görülecektir. 

Bununla birlikte, Türkiye siyasetinin ‘sürprize açık’ halini hesaba katarak vaktinden önce seçim yapılması ihtimalinin her daim akılların bir köşesinde durduğunu da ekleyelim. 

2017’nin nasıl biteceğini, 2018’in nasıl geçeceğini bugünden öngörmek kolay değil. 

Öyle bir an gelir ki, 2007’de olduğu gibi halkın hakemliğine başvurmaktan başka çare kalmayabilir. 

Öyle bir an gelebilir ki, topluma “Memleketin beka meselesini size emanet ediyoruz” denebilir. 

Bu rezervimizi not etmeden nokta koymuş olmayalım.