Amerikancılar, Rusçular, Çinciler, ‘Sin’siler...

Nedret Ersanel

VAN 5.12.2018 10:33:31 0
 Amerikancılar, Rusçular, Çinciler, ‘Sin’siler...
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Amerikancılar, Rusçular, Çinciler, ‘Sin’siler...
AB’nin yaşadığına inanıyorsanız, Brükselcileri de katabilirsiniz...


Tarif edemediklerini sınıflandırmadan korkuları geçmediğinden, illa birbirlerini yaftalamak zorundadırlar. Bir tür, ‘vasat rehabilitasyonu’dur...
Evet, bu ülkede başlıkta saydığımız ülkelere ve/veya siyasetlere hizmet edenler var. Türkiye’ye hizmet edenler açısından ise hepsi birden ‘kullanışlıdır’. Birini alıp diğerini bırakmak olmaz. Bipolar bağımsızlık değildir. Anomalidir. Dünya öyle değil zaten.

Ankara hepsini istemekte, idare etmekte iddialı...

Adı geçen küresel kutupların ‘ne olduğuna’ ilişkin herkesin fikri tam olmak lazımdır.

Bu saatten sonra ABD, ‘dostumuzdur, güvenebiliriz’ diyenler, ha keza diğerlerinin hırslarını, tuzaklarını, niyetlerini görmeyenler sopalıktır.

Tehlikeyi ve öznesini bildiğinizde iş kolaylaşır. Baş edemiyorsanız ya orada konjonktürün boğduğu bir alan vardır ya da basiretsizlik.

Son Pentagon raporunda, “sıra dışı stratejik ülke’ tarifini içten içe övünerek okuyanlardansınız-ki sakıncası yoktur-paketin tamamını almak zorundasınız; olağanüstü hedeflere saldırılar da olağanüstü olur...

Örneğin 15 Temmuz bunlardan birincisidir. Sıra dışının tarifi biraz oradadır.

‘Sinsiler’ de örneklere dahildir.

Her ülke az-çok dış tehditlere açıktır. Bizim için dişimizin kovuğuna gitmez dertlerdir çoğu ama o ülkeler de ‘sıra dışı’ değillerdir zaten.

Türkiye’ye yönelik dış tehditler var mı, var. İç tehditler var mı var. Her ikisinin işbirliği yapıp, Ankara’yı kaygan zemine itmeye çalıştığı ittifaklar var mı, var.

Bunların bir kısmı Türkiye’nin 1940’tan günümüze topraklarımıza ekilen tohumların sürgününden yürüyor.

Ama bir kısmı da şu veya bu şekilde, şu an ya da vakt-i zamanında iktidarla buluşmuş, ikbal verseniz çatal dillerini yutmaya derhal hazır ‘sinsilerdir’...

Şimdi ‘ortalamalarına bakmadan’ Türkiye’ye dış politika aklı da vermeye başladılar. Muhtemelen eleştiri için daha rahat bir alan sayıyorlar.

İç politikada eleştiri ve itirazlar ‘muhalefet’ sayılır. Ama kamufle olurum, vurup-kaçarım diye bilmeden, anlamadan dış politikaya atlarsanız.. Sıra dışı stratejik ülkenin dış politikasında konforlu alan olmaz.. Oturduğunuz kucaklardan sizi zor sökerler!

BİR DÜZİNE ADAMIN VE BİR KADININ BİLDİĞİ GİZLİ BELGE…

Bakalım işimize...

G-20 zirvesinde-ki artık o da dostlar alış-verişte görsün için mertebesindedir-Kaşıkçı cinayeti yine gündemdeydi. ABD medyasında da öyle. İstisna bir haber geneli tarif potansiyeline rağmen az görüldü...

WSJ gazetesinin CIA’e dayandırdığı bilgiler, Kaşıkçı cinayeti sırasında Prens ile ‘operasyonu yürüten’ kişi arasında 11 mesaj alış-verişi olduğunu, birinin Prens’in öldürme eylemindeki rolünü göstermiş olabileceğini fısıldadı...

ABD Başkanı, Ulusal Güvenlik Danışmanı, Savunma ve Dışişleri Bakanı’na, ‘siz Kaşıkçı kayıtlarını dinlediniz mi’ diye sorulduğunda hayalet görmüş gibi kaçtıkları düşünülürse, söz konusu belgenin gizlilik derecesini tahmin edebilirsiniz.

Bu sızdı. Washington’daki kavganın vahameti de daha anlaşılır hale geldi.

Nitekim Türkiye işin başında gündeme getirdiği zaman gereğinin yapılacağı ricasıyla durdurulan, gerçekte sadece ertelenen Birleşmiş Milletler ve uluslararası hukuk kartı yeniden çekilmiş bulunuyor.

Bu yapılırken, Ankara S. Arabistan’la arasındaki ilişkileri koruyor ama Veliaht Prens’i artık Riyad’a dahil görmüyor!

“Kaşıkçı cinayeti ayrı S. Arabistan’la ilişkiler ayrı’nın tercümesi, Kral ve veliaht prens arasında yapılan ayırımdır. Kral S. Arabistan’dır, Kaşıkçı cinayeti veliaht!..

SARI YELEKLER, AVRUPA ORDUSU, KARADENİZ KRİZİ, NATO ZİRVESİ…

Fransa’da yaşanan krizin de NATO-AB ordusu çatışmalarının da, Kerç Boğazı/Kırım dengesizliğinin de, bu satırlar yazılırken ve siz okurken yapılan NATO Zirvesi’nin de bahsettiğimiz ABD iç politik girdapları da Batı-Doğu istikrarsızlığının Batı içine vuran dalgalarıdır...

Şu listeye yenilerini ekleyerek ilerleyiniz...

Bir, tam bir yıl önce TİME dergisi, Macron’u kapak yaparak, “The Next Leader of Europe-Avrupa’nın gelecekteki lideri” manşeti yaptı ama şu şartı da spotuna düştü, “If only He can lead France-Eğer Fransa’yı yönetebilirse”...

İki, Alman Deutsche Bank’a yönelik operasyon. Üç, Fransa’ da ‘Sarı Yelekler’ ayaklanması. Dört, Kerç Boğazı krizi, Beş, NATO Genel Sekreteri’nin Fransa’ya yönelik, ‘ne Avrupa ordusu, NATO var, iki ordu olmaz’ mealindeki fırçası, Yedi, önemli; 12 Kasım tarihli ‘Almanya’da, ordu içerisinde siyasetçileri hedef alan bir grup çökertildi’ haberi...

Bir bölüm okuyalım; “Almanya’da üst düzey siyasetçilere suikast amacındaki aşırı sağcı bir örgüt çökertildi. Alman ordusunun elit komando birliklerinden bazı isimler ve eski askerlerin kurulduğu yapılanma, ‘X günü’ adını verdikleri bir tarihte istenmeyen figürleri bir noktada toplamayı topluca katletmeyi planlıyordu. Askerlerin, silah, cephanelik, yakıt depoladığı, Askeri Karşı İstihbarat Servisi’nde bir albayın soruşturmayı durdurmak üzereyken tutuklandığı vurgulandı”. Sekiz, soru; Merkel’in bozulan uçağı da bu seriye dahil edilebilir mi?

Bu benzerlikleri derleyerek geldiğinizde Sarı Yelekler’i anlarsınız. Zam durunca isyan duruyorsa, Macron teslim demektir...