ALLAH’IN ÖLÇÜSÜNE GÖRE TEVHİD

Tevhid, sınırlarını ve anlam bütünlüğünü yalnızca Allah’ın oluşturduğu zihinsel bir olgunluktur, İslami basiret, bağlılık ve her daim kıyamda olan devrimci bir yaşayıştır. Tevhid, İslami inşa ile oluşan muhteşem bir zihinsel v

VAN 17.09.2017 12:01:21 0
ALLAH’IN ÖLÇÜSÜNE GÖRE TEVHİD
Tarih: 01.01.0001 00:00
Şaban Tekin
Dünyanın, galaksinin, kâinatın ilk oluşumu her daim merak edilmiş farklı tezler ileri sürülmüş, yoğun tartışmalar olmuştur.
Alimler, felsefeciler, bilim adamları kainatın oluşumu için farklı teorileri gündeme getirerek insanlığa yol göstermeye çalışmışlardır. Kainatın oluşumunu ezeli ve ebedi olarak kabul edip insanlığa bu iddiasını kabul ettirmeye çalışan anlayış her şeyin daimi olarak var olduğunu ve olacağını dayatmakta.
Kainat döngüsü içinde her şey varlığını farklı bir formata geçerek devam ettirmekte, reenkarnasyon olayında hayat bir aşamadan farklı bir aşamaya geçilerek devam etmekte anlayışı üzerinden hayatın daimiliği savunulmakta. Kainatın oluşumu kendiliğinden kendini var etme tarzında olması iddiası burhanlara dayanmayan zanlar üzerinden bir paradigma oluşturma kurnazlığıdır. Bir cevher kendini meydana getirme kudretine sahip olamaz; mutlak kudretin etkisi ile arazlar yaratılmış, oluşmuştur. Kainatta cansız ve canlı varlıklar hammaddelerin zamana karşı değişme dönüşme ve farklı bir boyuta doğru evrilme yani değişkenlik meydana gelmektedir. Kainata büyük patlama, başlangıç evresinin aşama aşama olması dünya da lav topunun uzun yıllar sonrasında soğuyarak kabuk bağlaması, kıtaların oluşumu su ve atmosferin oluşumu, nebatat ve hayvanatın, insanın yaratılması belli evreler sonrası olmuştur. Nebatatta yangınların etkisi, kuraklık, ölümler olmakta; canlılarda doğma, gelişme ,yaşlanma ve ölüm sürecinin yaşanması ve hiç şaşmaması ekosistemdeki mükemmel işleyiş sünnetülahın  göstergesidir. “Andolsun biz insanı çamurdan (süzülmüş) bir hülasadan yarattık. Sonra onu (Hz. Âdem`in nesli olan) insanı sarp ve metin bir karargahta (rahimde) bir nutfe (zigot) yaptık. Sonra o nutfeyi alaka (yapışan şey) hâline getirdik, derken o alakayı mudga (bir çiğnem et) yaptık, o bir çiğnem eti kemik(lere) çevirdik (ve) o kemiklere de et (kaslar) giydirdik. Sonra onu başka yaratılışla inşa ettik (can verdik, konuşma verdik)…” ( 23/12-14)
Sizi topraktan, sonra bir sperm damlasından ve sonra bir döllenmiş hücreden yaratan O’dur ve sonra O, sizi çocuklar olarak hayata getirir ve sonra olgunluk çağına erişmenizi ve ardından yaşlanmanız(ı emreder) -ama bir kısmınız için daha erken ölüm (verir)- ve (bütün bunları takdir eder ki O’nun) belirl(ediğ)i vadeye erişesiniz ve aklınızı kullan(mayı öğren)esiniz.(40/67)
Kainatta zıtlıklar ilişkisi yoğun olarak göze çarpmakta canlı, cansız; hareketli, hareketsiz; sıcak, soğuk; katı, sıvı; sert, yumuşak… vb kurallar bütünü hem çok düzenli hem de çok girift olan bu yapı, oluşum bütünlüğü hak ve hakikatin mutlak kudretin afakta ve enfusta açık göstergesidir. Ekosistemdeki mükemmellik, karmaşık yapı kompleksi, insan havsalasını aşan kurallar bütünü sistemli olarak işlerken bu bütünlük, düzenin yeknesak olarak devamı mutlak kudretin varlığına işaretlerdir. Görünen ve görünmeyen  bir çok emare kişiyi Halıka götürmekte, namütenahi boyuttaki unsurlar, sanatın sanatçıyı işaret ettiğine şahit olmaktayız. Bütün sebeplerin müsebbibi bir ve tek olan mutlak güç ve kudret sahibi olandır.  O, göklerin ve yeryüzünün mülkü (hükümranlığı) kendisine ait olandır. Çocuk edinmemiştir. Mülkünde hiçbir ortağı da yoktur. O, her şeyi yaratmış ve yarattığı o şeyleri bir ölçüye göre takdir etmiştir.(25/2)  
O, gökleri ve yeri yoktan yaratandır. Size kendinizden eşler, hayvanlardan da (kendilerine) eşler yaratmıştır. Bu suretle çoğalmanızı sağlamıştır. O’nun benzeri hiçbir şey yoktur. O işitendir, görendir.(42/11)
Yeryüzünü yayıp genişleten ve onun üzerine yerinden oynatılmaz dağlar yerleştirip vadilerinden nehirler akıtan ve orada her tür bitkiden iki cins yaratan ve gündüzü geceyle örtüp bürüyen O’dur. Doğrusu, bütün bunlarda, düşünen insanlar için mutlaka (çıkarılacak) dersler vardır!(13/3)
Göklerin ve yeryüzünün mülkü, mutlak meliki bir ve tek olan Allaha aittir; göklere, yere nizam veren hayata, insana en güzel şekilde yön veren, inşa edendir. Allah katında din İslamdır, tevhid doğrultusunda gerçek kurtuluş sadece ve sadece islamdır. Bu ve benzeri ayetlerle teslis inancı sadece dini ifsad edenlerin argümanları olarak bir zan ürünü olduğu apaçık ortadadır. Bu  ve benzeri tevhidi ayetler teslis inancını yerle bir etmekte, Allah’ın yerde ve gökte hiçbir ortağı yoktur, O mutlak güç ve kudret sahibidir. Bakın, Biz her şeyi gerekli ölçü ve nisbette yarattık (54/48)
Ve ona beklemediği yerden rızık verir. Kim Allah’a güvenirse O, ona yeter. Şüphesiz Allah, emrini yerine getirendir. Allah her şey için bir ölçü koymuştur. (65/3)
Eğer yerde ve gökte Allah’tan başka ilâhlar olsaydı, kesinlikle ikisinin de düzeni bozulurdu. Demek ki, Arş’ın Rabbi Allah, onların nitelemelerinden uzaktır, yücedir.(21/22)
O mutlak güç ve kudret sahibidir, her şeyi yaradan, onları belli nizam ve intizama tabi kılan güç ve kudret sahibi olana aittir. Yarattığı her şey kuralları çerçevesinde cereyan etmekte, sünnetüllaha göre işlemektedir. Yaratmada ortağı yok, mülkünde ortağı yok, mülkünün işleyişinde ortağı olmayan bir ve tek olan mutlak güç sahibi tek ilahtır. Onun benzeri ve benzerleri, gibisi dahi yok; farzı mahal mülkünde ortakları olsa kainatta kaos olur, kargaşa olur, düzen ve intizam olmazdı. Onun ortağı ve ortaklarının olması Ona bir zafiyet atfetmektir. Eksik olduğu, yetersiz kaldığı kısımlarda Ona yardımcı olanların yardımıyla Onun kendini tamamlaması, birlikte bir şeyleri yapmaları ilahların anlaşmalı iş yapmasıdır. Başkasının yardımına muhtaç, yetersiz, çaresiz bir ilah anlayışı üzerinden konsensüse dayalı çoklu ilahların birlikteliğinden tanrı tasavvuru oluşturma ve insanlığa dayatma üçkağıtçılığıdır. Bu ve benzeri politeist ilahlar anlayışının hiçbir dayanağı olmayan insanların kutsallaştırdıkları rahip ve ruhbanlarının zanlarından başka bir şey değildir. Alışıla gelen toplumsal alışkanlıklar, gelenek ve kültürler kemikleşen bir tasavvur dünyası inşa eder bu kutsal tasavvurun sorgulanması, hakikatin farklı bir kapsamda olma durumu imkansıza yakın bir konumdadır. Buna benzer ilah anlayışları tevhid anlayışına terstir, din dışıdır. Tevhid anlayışının ifsadı ile birlikte toplumsal yapıların anlayış dünyalarındaki parçalanmalar, tersyüz oluşların tashihi için Allah toplumlara peygamberler vasıtasıyla vahiy doğrultusunda tekrar tevhidi olarak inşa etmeye çalışmaktadır.
İnsanların bir kısmının toplumları Allah ile aldattığına şahit olmaktayız.
Ey insanlar! Şüphesiz Allah’ın vaadi gerçektir. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın. Sakın çok aldatıcı (şeytan), Allah hakkında sizi aldatmasın.(35/5 )
 Şeytanın aldatması olduğu gibi daha vahimi ve çok daha tehlikeli olanı ins ve cin şeytanlarının Allah adına, Allah adıyla aldatmalarıdır. Toplumların mele, mütref ve belamlar kendi çıkarları için tevhide karşı haktan gözüküp, hak gömleğine bürünerek hakikati tersyüz etmekten uzak durmazlar. Onlar için tek ve en kutsal olan çıkarları, ayrıcalıkları, makamlarıdır gerisi teferruattır. Toplumların önde gelen kanaat önderleri servet, siyaset, şehvet, şöhret…vb için tevhidi az bir paha için tahrif etmişlerdir.
Vay o kimselere ki, elleriyle Kitab’ı yazarlar, sonra da onu az bir karşılığa değişmek için, “Bu, Allah’ın katındandır” derler. Vay ellerinin yazdıklarından ötürü onların hâline! Vay kazandıklarından dolayı onların hâline!(2/79)
Hakikatin tek kaynağını ikinci plana atmak onun önüne kutsallaştırılarak bir çok kitaplar geçirmek kıyısına köşesine iliştirmek yada, kendi elleriyle yazdıklarını kutsallaştırmak, kendilerini, kendi yolunu kutsallaştırmak için insan şeytanları da Allah ile aldatmaktadır. Tahrif edileni, kutsananları hak suretinde göstererek yığınları arkalarında sürüklemekteler.
Yahudiler, Uzeyr Allah’ın oğludur, dediler. Hıristiyanlar da, Mesîh (İsa) Allah’ın oğludur dediler. Bu onların ağızlarıyla geveledikleri sözlerdir. (Sözlerini) daha önce kâfir olmuş kimselerin sözlerine benzetiyorlar. Allah onları kahretsin! Nasıl da (haktan bâtıla) döndürülüyorlar! (9/30)
Yahudiler, Uzeyr; Hıristiyanlar da, Mesîh (İsa)yı ilah addetmişler, müşrikler putları aracı ve şefaatçi ilan etmeleri gibi tasavvuf ve tarikatların tevhide sızmaları ile halis din anlayışının, tevhidin tahrif edilmesine neden oldular.
Tevhid: Bütün sahte görünür, görünmez ilahları hayatımızdan çıkarıp yalnızca Allah’ın sınırlarını belirlediği ve yaşanmasını istediği ölçüler dahilinde hayatın idame edilmesidir.
(Ey İnsanoğlu,) işte böyle (sen de) yüzünü, yalancı, aldatıcı şeylerden bütünüyle arınmış olarak, sebat ve samimiyetle (gerçek) inanca çevir; Allah’tan başkasına tanrılık yakıştıranlardan olma.(10/105-106)
Ey insanlar! Allah’ın size bağışladığı nimetleri hatırlayın! Size göklerden ve yerden azık sağlayan Allah’tan başka bir yaratıcı var mı? (Hayır!) O’ndan başka ilah yoktur: ama nasıl olur da zihinleriniz bu (apaçık hakikatten) sapar! (35/3)
Zira biz her peygamberi, ancak, Allahın izniyle kendisine tabi olunsun diye göndermişizdir. Eğer onlar, kendi kendilerine zulmettikten sonra, sana gelip Allahtan bağışlanma dileselerdi Peygamber de onların bağışlanması için dua etseydi, Allah’ın  tövbeleri kabul edici ve bir rahmet kaynağı olduğunu tereddütsüz görürlerdi.(3/64)
Tevhid, sınırlarını ve anlam bütünlüğünü yalnızca Allah’ın oluşturduğu zihinsel bir olgunluktur, İslami basiret, bağlılık ve her daim kıyamda olan devrimci bir yaşayıştır. Tevhid, İslami inşa ile oluşan muhteşem bir zihinsel ve eylemsel devrimdir. Bütün peygamberlerin ortak mesajı tevhittir, ortak paydada buluşulan tebliğ edilen yegane din ise her daim İslam olmuştur.