Allah size iktidar şartı mı koşuyor?

Nevzat Çiçek

VAN 26.11.2014 09:58:00 0
Allah size iktidar şartı mı koşuyor?
Tarih: 01.01.0001 00:00
 

AK Partili dört bakan hakkında Meclis’te görüşmeler yapıldı…komisyon kurulması kararlaştırıldı ve konu böylece uzayıp gidecek…
 
Meselenin yolsuzluk ve operasyon boyutunu elbette tartışıyoruz ve elbette bunun üzerinden AK Parti’de bir dizayn yapılmaya çalıştığını da ifade edebiliriz.
 
Bizler Müslüman’ız. Bu nedenle “Hak” kavramına çok önem veririz. Allah’ın huzuruna kul hakkıyla gitmemeye azami özen gösteririz. Musalla taşına konulduğumuz gün “Hakkınızı helal ediniz” dediklerinde sesin gür çıkması için dua edenlerdeniz.
Bu bakımdan dört bakanın AK Parti eliyle Yüce Divan’a gönderilmesi gerekiyordu. Oradan aklanmaları noktasında bu yol bizzatihi AK Parti tarafından hayata geçirilmeliydi. AK Parti seçmeninin ve kurumsal kimliğinin bu mesele üzerinden yıpratılmasına çok müsaade edilmemeliydi. Bu bakımdan açıkça konuşmak gerekirse bu komisyonun kararı ne olur bilmiyoruz ama keşke sayın bakanlarda kendi iradeleri ile Yüce Divan’a gitme noktasında inisiyatif alabilselerdi.
 
Dört bakan meselesini konuşurken aslında toplum olarak bir oyun oynadığımızı da görmemiz gerekiyor. Beş yılda milletvekili maaşından kazanacağının on katını elli katını harcayarak milletvekili olmaya çalışılan bir sistemin istisnalar da olsa bu tür ithamlara imkan verdiğini görmemiz gerekiyor. Ama nedense hiç kimse kurumsal bu değişimden yana herhangi bir tavır takınmıyor ve bu noktada da gayret sarfetmiyor. Çünkü hepimiz kendimiz içn savunma mekanizmaları üretecek hatalı bir sistemi tercih ediyoruz.
 
Paralel Yapı olarak isimlendirilen yapı ile ilgili olarak ortaya konan mücadele yönteminin doğru olduğu kanısında değilim. Bu noktada eğer delilleriniz sağlam ve hukuk işlemiyorsa hukuku değiştirerek bu meseleyi çözemezsiniz. Bunun çözümü için önce bir kültür sonra da gerçekten halka gerçekleri açık açık söyleyerek yetki almak gerekiyor ve bu yetki ile kurumsal değişimleri yapmanız gerekecek. 

Basın yayın dünyasında yapılan haberlerle bir çok kimse gazetecilik yapmıyor. Herkes taraf olduğu yeri nasıl daha güçlendiririz derdinde, oysa hepimiz hakikati ve hakikatin sahiciliğini aramak zorunda değilmiyiz. Geçmişte Ergenekon ve Balyoz’da yapılan hataların bir çoğu bugün de yapılıyor. Bu bakımdan bu tarafgirlik anlayışı içerisinden hakikati bulmamız çok zor. 

Cemaat cemaatliğini, parti partiliğini, gazeteciler gazeteciliği, yargı da yargılığını bilmek zorunda. Ne yazık ki önümüzde duran tabloya baktığımızda herkes, herkesin görevini yapıyor ve psikoljik savaşın en acımasız yöntemleri kullanılarak  bu badireden çıkılmaya  çalışılıyor.

Polislerin, savcıların,askerlerin kısacası devlet aygıtı içerisinde çalışanların  bir gruba bağlı olmasının önemi yoktur, önemli olan aidiyet duygusu ile hareket etmemesidir. Bu hangi grup ve teşkilat içierisinde yapılıyorsa kim olursa olsun devletten temizlenmelidir, siyasetten uzaklaştırılmaldır. Çünkü bu hareket tarzı adil olamaz.

 
Yeni Türkiye’nin sistemini eski Türkiye’nin kodları ve mücadele yöntemleriyle inşaa edemezsiniz. Bunun için yeni Türkiye’nin ihtiyacı olan Kerim devlet anlayışına ancak hakkikatle ve doğru kişilerle ulaşabilirsiniz. Bunun için gündelik meseleler üzerinden değil kurumsal değişimlere çaba harcamalısınız.

Siyaset kendi içerisinde , cemaatler kendi içerisinde hizmet için siyasete girenler ve  davası olanlarla,  yatırım amaçlı siyasete girenlerin ayrışmasını yapmamalı mı? Aynı olgular cemaatler için de geçerli değil mi? Bu ayrışmalar yapılmadan neyin kavgasını kazanacaksınız, kime hizmet edeceksiniz
 
Bugün bu ülkede ne başımıza geliyorsa cemaatlerin şeffaf olmamasından, devletin şeffaf ve hesap verebilir olmamasından kaynaklanıyor. Kurumsal vesayetlerin bir çoğu gerçek anlamda demokratikleşmeyi istemediğimizden dolayı gerçekleşiyor. Bu ülke cemaatlerin polislerinden, yargısından, bürokrasisinden kurtulmalıdır. Bundan kurtulurken hiç kimsenin olmayan bütün vatan evlatlarının olan bir sistemi inşa etmelidir. 

Bugün değiştirmeye çalıştığımız hukuku yarın gücü eline alanın da değiştiremeyeceği bir hukuk olmalıdır. Hukuk kimsenin iki dudağı arasına bırakılmamalıdır. Hukuk, kurumsal işleyen bir düzen haline gelmelidir ve keyfi müdahalelerden uzak tutulmalıdır
 
Gelin cemaat mensubuysak cemaatlerimizi, parti mensubuysak partilerimizi şeffaflaştırarak işe başlayalım. 

Allah bize, siz iktidarı elde edemediniz o yüzden sizi cennete koymam demiyor, bizden adaleti sağlamamızı bekliyor…Bu adaleti sağlayacak olanların çifte hesabı olmamalı, istikametleri geçmişleriyle doğru olmalı, rüzgarın gülü olmamalı ve daha da önemlisi akılları ve vicdanları kiralık olmamalı.

Gelin önce en zor olandan başlayalım ve algılarımızı değiştirelim, sonra algı araçlarını değiştirelim. Algılarımızı değiştirmeden en kolay olacak şekilde adam değiştirerek başarı elde etme şansımız olamaz. Bu bakımdan Türkiye'ye uluslararası bir dizayn operasyonun yapıldığını görmeliyiz ve buna kim destek veriyorsa, kim alet oluyorsa bunu teşhir ederek hukuk içerisinde hesabını sormalıyız.

Siz birbirinize ne verdiniz bilmiyoruz, ama vatandaş olarak bize adalet verin, kanunda bürokraside eşitlik verin, vesayetsiz bir ülke verin, silahsız bir Türkiye verin. Biz cemaatlerin vesayetinde, hükümetlerin vesayetinde veya başka vesayetlerde olan bir Türkiye değil, adil, şeffaf ve Kerim bir devlette yaşamak istiyoruz

Kim size ne söylüyorsa niçin söylediğine bakın, ne yapmak istediğine bakın…Bugünlerde duamız bu olursa, "Ey Rabbim yazdıklarım ile bilerek veya bilmeyerek tek bir mazluma zarar verdiysem, gurur yaptıysam, gerçekleri sakladıysam, doğru bildiğim halde yanlışta ısrar ettiysem, sen beni kullarına bırakma, adaletli olmayan yargıçlara mahkum etme,   Sen beni rahmetinle affet, merhamet buyur, imdat et..."

“Niyet hayr akibet hayr” olsun