Alimin Düşmesi Alemin Düşmesidir

Alim dediğimizde cesur, sözünü esirgemeyen, hakkı batıla karıştırmayan, batılı ise hak diye Topluma sunmayan Yiğit insanlar aklımıza gelir. Toplumsal olarak bize verilen alim profili nasıl peki bunu sorgulamamız gerekmez mi? Tv ekranların

VAN 29.01.2016 15:08:05 0
Alimin Düşmesi Alemin Düşmesidir
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Âlimler Neden Suskun

İslam ümmeti kan ağlarken alimlerin suskunluğunu kime şikayet edelim? Kendilerini varis olarak bildiren Rasulullah’a (sav) mı? Yoksa kendisinden ancak hakkıyla alimlerin korktuğunu bildiren Allah azze ve celle ye mi?

Tarih boyunca insanların çektikleri sıkıntılardan daha fazla sıkıntı çeken âlimlerin yerlerini onlara sömürüldüklerinde sabretmelerini öğreten oysa kendileri ise lüks villalarda yaşayan alimler aldı, alimlerin geçmişleri incelendiğinde islamın dışındaki sistemlere kafa tutmuş olmaları karşımıza net bir şekilde çıkmaktadır. Oysa şimdiki alimlere baktığımızda doğrudan veya dolaylı bir şekilde sistemin potasına girmiş, sistemi razı ve memnun edecek söylemlerde bulunduklarını görmekteyiz. Geçmişteki alimlerin hayatları ya şehadetle sonuçlanmaktaydı yada zindanlarda geçmekteydi, şimdilerde durum değişti islam ümmeti kan ağlarken suskun olan veya onların dışında herşeyi konuşan alimler rahat bir yaşam ve lüks içinde hayatlarını sürdürmektedirler. Tüm alimleri bu kategoriye almak büyük bir zulümdür, tarihte nasıl ki islam için bedel ödeyen yiğit alimler var ise şimdilerde de sayıları çok az olsa da varlar.

Alim dediğimizde cesur, sözünü esirgemeyen, hakkı batıla karıştırmayan, batılı ise hak diye Topluma sunmayan Yiğit insanlar aklımıza gelir. Toplumsal olarak bize verilen alim profili nasıl peki bunu sorgulamamız gerekmez mi? Tv ekranlarında büyük paralar karşılığında toplumu uyutan insanlar alim olarak sunulmuyor mu bizlere?

Allah Azze ve Celle’nin ahiret gününde hesap soracağı ilk 3 zümreden biride alimler değiller mi? Neden o zaman alimlerin bu suskunluğu, onların suskunluğunu muhasebe etmek bizlere düşmez mi? Dünya genelinde özelde ise Türkiye de Müslümanlara yapılan zulümleri görmeyecek kadar ferasetten yoksun muyuz? Alimler de bu ferasetten yoksun mu acaba? Yoksa susmayı mı tercih ediyorlar?

Tarih zalim yöneticilerle işbirliği yapan alimleri yazdığı gibi onlara meydan okuyan alimleri de yazmıştır. Bu alimlerin hangilerini şimdilerde rahmetle yad ediyoruz?

Tarihten örneklerle birkaç madde halinde derdimi tam olarak anlatma çalışacağım ;

1.       Alimin Düşmesi Alemin Düşmesidir :

“İmam-ı Azam Ebu Hanife bir gün yolda yürürken bir çocuğun çamura düştüğünü gördü. İmam-ı Azam ona ‘bundan sonra düşmemek için daha dikkatli ol’ dedi. Çocuk ardından İmam Ebu Hanife’nin tesiri altında kalacağı şu muhteşem cevabı verir: ‘Ey İmam! Benim düşmem çok mühim bir iş değildir. Tekrar ayağa kalkmam da kolaydır. Hem ben düştüğüm zaman yalnız başıma düşmüş olurum. Ancak senin düşmenle bütün âlem düşmüş olur. Sakın siz düşmeyin.’ İmam-ı Azam çocuğun bu sözleri üzerine ağladı. Çocuğun böyle ince fikir, akıllı ve zeki oluşuna hayret etti. Sonra da talebelerine dedi ki; karşınıza benim delilimden daha açık bir delil çıkarsa, benim tam anlayamadığım bir şeyi siz anlarsanız öylece amel ediniz. O zaman beni taklit etmekten vazgeçiniz.”

2.       Olaylara Yaklaşımı Nasıl Olmalıdır :

Rasulullah (asv) Buyurdular ki ; "Ben Allah'ın kulu ve O'nun Resulüyüm. Asla O'nun emrine muhalefet etmem ve O beni pişman etmez..." Bu hadiste Rasul (asv) insanların genelinin ve kendisine varis olarak bildirdiği alimlerin ancak Allah subhanehu ve tealadan korkması ve onun emirlerine uyması gerektiğini bildirmiştir.

Yine Rasulullahın emrine ve Allah (svt) nın emrine uyulmasına ilişkin başka bir örnekte şudur;  Hz. Ebu Bekir şunları söylemiştir; “Nefsimi elinde tutana yemin ederim ki, gökten düşüp parçalanmak, Peygamber’in göndermek istediği bir orduyu yolundan alıkoymaktan, (emrine muhalefet etmekten) bana daha sevimli gelir.”

Burada sahabelerin tamamına aykırı davranmıştır Hz. Ebu Bekir ve orduyu göndermiştir. Sebebi ise diğerleri gibi maslahatı değil emirleri gözetmiştir. Kendisinden hakkıyla  korktuğu Rabbinin, Rasulune uymuştur.

3.       Korku Ve Menfaat:

Alimler insanlar içerisinden en cesur olanlarıdırlar, AbdulAziz el-Bedrî, 1963 senesinde Hac’dan döndüğünde AbdulKerim Kasım devrilmiş, onun yerine AbdusSelam Arif Devlet Başkanı olmuştur. AbdusSelam Arif; İslâm’ın bir kısmını alıp diğer kısmını bırakan, İslâm’la Sosyalizm’i birleştirmeye çalışan garip bir yönetim benimsedi. Şeyh, böyle bir uygulamanın hakla bâtılı birbirine karıştırmak olduğunu ve açıkça karşı çıkılması gerektiğini haykırmaya başladı. Hatta bir defasında Şeyh, Adile Hatun Camii’nde hutbe verirken (1964 veya 1966), AbdusSelam Arif; İçişleri Bakanı ve İstihbarat Şefi’yle beraber camiye girerler. Onların camiye girişini gören AbdulAziz el-Bedrî; hemen anlattığı konuyu bırakıp onlara yönelir ve şöyle der: “Dinle ey AbdusSelam! AbdulKerim Kasım’ı alaşağı eden bu halktır, sen değilsin! AbdulKerim’i alaşağı eden bu halk, bir gün AbdusSelam’ı da alaşağı eder! Ey AbdusSelam! Eğer sen, İslâm’a bir karış yaklaşırsan biz de sana bir kulaç yaklaşırız, sen bir kulaç yaklaşırsan biz sana bir arşın yaklaşırız.” 

Bu hutbe, o güne kadar gıyabi olarak atışan tarafların ilk defa yüz yüze geldiği bir andır. Şeyh AbdulAziz el-Bedrî bir İslâm âlimi olarak bir zalim karşısında hakkı söylemekten çekinmemiş ve o asil duruşundan taviz vermemiştir. Bu karşılaşmanın akabinde Cumhurbaşkanı hemen Şeyh’in hitabetten ve tedrisattan alıkonulup evinde mecburi ikamete tâbi tutulmasını emreder. ( Âlimler ve Yöneticiler Arasında İslâm )

4.       Nasihat ve Muhasebe:

Ömer b. AbdulAziz Halife olunca her yöreden heyetler ihtiyaçlarını açıklamak ve tebrik etmek için akın ettiler. Hicaz’dan da O’na bir heyet geldi. Haşimî kabilesine mensup bir çocuk ilk önce söze başladı. O,yeni konuşma çağına ulaşmış bir çocuktu.

Ömer b. AbdulAziz: Senden daha yaşlı birisi konuşsun, dedi.

Çocuk; Allah-u Teala müminlerin halifesine iyilik versin kişinin küçüklüğü kalbinin ve dilinin küçüklüğüyledir.Allahu teala bir kişiye konuşan bir dilve hıfzeden bir kalp lütfettiğinde o kişi söz söylemeye hak kazanır. Onun üstünlüğünü ancak dinleyen anlayabilir.Devlet başkanlığı yaşlılık cihetinden olsa idi, senin bu makamına ümmet içinde çok daha layık olanları bulunurdu.

Bu sözleri dinleyen Ömer b. AbdulAziz: Doğru söyledin. Aklına gelen her şeyi söyle, dedi.

Çocuk: Allah azze ve celle müminlerin Halifesine iyilik versin. Biz, tebrik edici heyet olarak geldik.  Yoksa istifade etmek için değil. Biz, sadece seni bize Halife yapan Allahu Teala’nın rızasını kazanmak için geldik. Biz, sana senden korktuğumuzdan veya bir şey umduğumuzdan ötürü gelmedik. Sana gelmek için ta memleketimizden buraya kadar meşakkatlere katlandık. Adaletinle, Zulmünden emin olduk.

Ömer b. AbdulAziz Çocuğun bu hitabı karşısında duygulanarak: Ey Çocuk! Bana öğüt ver, dedi.

Çocuk: Allahu Teala müminlerin halifesine iyilik versin. Allahın hilm sıfatıyla insanlara mukabele etmesi, arzularının sonsuzluğu ve insanların onları övmesinden ötürü gurura saptılar. Böylece ayakları kaydı ve Cehennem’e yuvarlandılar. Allah’ın sana hilm sıfatıyla davranması, sonsuz arzuların ve insanların seni övmesi seni gurura sevk etmesin. Aksi halde ayağın kayar ve Ümmet’i de saptırırsın. Allahu Teala seni bu ümmet’in Salihlerinden kıldı.

Çocuk biraz sustu. Ömer b AbdulAziz, bu çocuğun kaç yaşında, olduğunu sordu. Onunla birlikte gelenler: On Bir yaşındadır, dediler.

Sonra Ömer b. AbdulAziz O’nun kimliğini sordu . O çocuğun, Rasulullah’ın torunu Hz. Hüseyin’in oğlu olduğunu öğrendi. O’na hayırlar diledi ve O’na dua etti.

 

Geçmişteki alimlerin vasıfları saymakla bitmez emin olun bunlar sadece bir kaçı bu yazdıklarımız gibi binlerce olayın yaşandığı kaynaklarda mevcuttur. Şimdi iki zümre başını ellerinin arasına alıp düşünmelidir. Onlardan birincisi alimlerdir ki onların işleri çok zordur ahirette ve dünyada, ikincisi ise alimlere tabi olan bizler, unutulmamalıdır ki nasıl alime görevler düşüyorsa bizlere de görev düşmektedir...

Âlimlerimizin Suskunluğun Kırılma Noktası OImaları Duasıyla…