ALGI YÖNETİMİ: KÜRESEL KOALİSYONUN SESSİZ GÜCÜ

A. ARAF ARAT

VAN 22.11.2014 11:31:52 0
ALGI YÖNETİMİ: KÜRESEL KOALİSYONUN SESSİZ GÜCÜ
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Şeytani düşüncenin kadim silahı olan vesvese, maliyeti düşük, etkili ve tehlikeli olan bir algı yöntemidir. İnsanın yeryüzü serüveni, şeytani düşüncenin, algı yönetimini kullanması sonucu başlamıştır. İnsanın en sinsi düşmanı olan şeytan, şeytani aklın/algının uygulayıcısı ve ilk örneğidir.Âdem’in imtihanı kaybetmesi ve cennetten kovulması da bu şeytani aklın/algının bir sonucudur. Algı: “Bireyler tarafından hisleri sayesinde edindikleri bilgileri anlamak ve içinde bulundukları dünyaya düzen vermek için, seçme, organize etme ve yorumlama işlemidir.” biçiminde tanımlanmıştır. Algının en kısa tanımı, nesnel dünyayı duyular yoluyla öznel bilince aktarma veya bir anlamda insanı gerçekliğe götürmektir.

Algılar dünyayı nasıl yorumladığımızın veya neye inandığımızın ya da nasıl davrandığımızın bir sonucu olarak ortaya çıkar. Algılama beş duyumuzun eş zamanlı devreye girmesi ile en etkin biçimde gerçekleşmektedir. Algı yönetimi ise daha geniş kapsamlı, daha çok fayda sağlayan ve daha az belirsiz enformasyon elde edebilmek için dış dünyadan veri akışını kontrol etmek ve geliştirmek anlamına gelmektedir. Bu yüzden şeytani düşüncenin kadim silahı olan vesvese, maliyeti düşük, etkili ve tehlikeli olan bir algı yöntemidir. İnsanın yeryüzü serüveni, şeytani düşüncenin, algı yönetimini kullanması sonucu başlamıştır. İnsanın en sinsi düşmanı olan şeytan, şeytani aklın/algının uygulayıcısı ve ilk örneğidir.Âdem’in imtihanı kaybetmesi ve cennetten kovulması da bu şeytani aklın/algının bir sonucudur.Yüzyılın büyük şeytanı ABD ise tüm dünyaya aldığı siyasi kararları benimsetmek için, algı yönetimini, ilk kez ABD Savunma Bakanlığı içindeki birimlerce teknik bir kavram olarak kullanmıştır.İnsan doğasının özelliğinden yararlanan Pentagon ve CIA, kendi amaç ve çıkarları doğrultusunda, hedef bireylerin veya toplulukların bakış açılarını, değerler bütününü, davranış kalıplarını biçimleyen, algılarını etkileyebilen, değiştirebilen ve yönetebilen “havuç” politikasına uygun düşen sessiz bir silah geliştirmişlerdir.

ABD’nin havuç politikasına uygun olarak geliştirdiği yeni yumuşak/sessiz gücünün adı; Algı yönetimidir. Yaşadığımız yüzyıla gelene kadar insanoğlu Allah’ın öğrettiği isimleri kullanarak bilgi ve teknolojiyi de geliştirmiştir. Bilgi ve teknolojideki baş döndürücü gelişme süreklilik arz etmiş ancak insan bu süreklilik içinde şeytanın vesvesesine her geçen gün daha çok teslim olmuştur. Algı yönetimi tarihsel süreç içinde çeşitli aşamalardan geçmiş kullanılan araç ve gereçlerin gelişimiyle birlikte daha sistemli hale getirilmiştir. Reklam, propaganda, psikolojik harp, örtülü operasyon ve günümüzde en gelişmiş hali ile enformasyon savaşı gibi kavramlar aynı hedefe doğru giden ve aynı noktada kesişen bir ilişkiler ağını açığa çıkarmıştır. Bilgi ve teknolojinin zorlaması ve dünyadaki değişen koşullarla birlikte aynı amaç için birleşen bu kavramlar algı yönetimi etrafında bir araya gelmiştir. Bu süreçle birlikte insanların kitlesel boyutta algı yönetimi gibi sessiz silahla kontrol altına alınması kat edilen mesafenin ulaştığı boyutları göstermesi bakımından son derece önemlidir.  Küresel güçlerin sessiz silah olarak kullandığı algı yönetimi, kitleler üzerinde çok daha etkili olmuş ve onları çok daha hızlı şekilde köleleştirmiştir.

Böylece küresel seçkinler çok daha sinsi hale gelmiş ve kendileri için çok daha uzun ömürlü iktidarlar elde etmişlerdir. Şeytan, kendi dostlarını yönetmek, kendine düşman olanları ise yenmek için sessiz ama etkili bir silah olarak her dönemde algı yönetimi silahını kullanmasını bilmiştir. Şeytan 21. yüzyılda da insana öğretilen bilgiyi kontrol etmektedir. İnsanların düşünce şekillerini ve karar alma biçimlerini denetim altına almak için teknolojiyle geliştirilen algılama tekniklerini ve araçlarını kullanmaktadır. İnsan doğruya ulaşmakta, gerçeği görmekte ve doğru seçim yapmakta zorlanmaktadır. Bilgiye yapılan müdahale ile yeni bir gerçeklik oluşturulmakta, zihinler çok farklı şekilde ama istenildiği biçimde yeniden kurgulanmaktadır. Bugün ulaşılan teknoloji ile her türlü belgeye, konuşmalara, görüntülere montaj yapılabilmekte hatta yalan haberleri destekleyen montaj video kayıtları bile üretilebilmektedir. Böylece algı yönetimi her türlü teknolojik araçla desteklenebilmektedir. Topluma hâkim olmak isteyen etkin ve seçkin tabaka, kitleleri kendi amaçları doğrultusunda istediği gibi biçimlendirebilmektedir. Manipülasyon yöntemi ile gerçek bir bilgi, içeriğinden koparılarak yeni bir içerikle kitlelere sunulur.

Böylece insanların uyanması ve gerçekleri görmesi seçkinlerce engellenmiş olur. O yüzden haber ağının ve haber akışının kontrol edilmesi son derece önemlidir. Dünyanın belirleyicisi olan seçkinlerin amacına uygun olarak zihinleri ideallerle doldurmak ve yanlış yönlendirmek en etkili koşullandırma biçimidir. Bu etkili koşullandırmanın “tehdit algısı” üzerine kurulduğunu söyleyebiliriz. 11 Eylül’de ikiz kulelere yapılan saldırılar Amerika’nın varlığına bir tehdit olarak algılandı. Sonuçta Amerikan halkı kendilerini oturdukları evlerinde bile tehlikede hissetti ve yönetimin aldığı siyasi kararları sorgulamadan çoğunlukla destekledi. Yine Körfez savaşı sırasında ABD istihbaratının denizde petrole bulanmış ve ölmüş kuşları, Saddam’ın Basra Körfezine bıraktığı petrolden ölen kuşlar diye aynı anda bütün dünya medyasına servis etmesi, manipülasyonun en başarılı örneklerinden biridir. Sonradan bu filmlerde gösterilen kuşların aslında yıllar önce valdez adlı tankerin Alaska’da yaptığı kaza sonucu denize yayılan petrolden kirlenen ve ölen kuşlar olduğu ortaya çıktı. Algı yönetimi bu örnekte de görüldüğü gibi yalnızca bir haber ya da görsel çarpıtma değildir. İnsanların beyinlerine nüfuz ederek onların dış dünyayı istenildiği şekilde algılamalarını sağlamak ve böylece dünya görüşlerini ve yaşam biçimlerini istenilen yönde şekillendirmektir. Bugün İslam coğrafyası küresel sistem tarafından algı yönetimi operasyonlarıyla zihinsel olarak işgal edilmiştir.

İslam ve Müslümanlar Kur’an’la alakalı olmayan çok farklı tanımlamalara maruz bırakılmıştır. Ve aynı küresel sistem Peygamberin siyasi sünneti gereği kendileriyle uzlaşması mümkün olmayan Müslümanları radikal olarak nitelemekte, terörle özdeşleştirerek mahkûm etmek için her türlü yolu denemektedirler. Telifci, eklektik, sözde evrensel değerlerle uyumlu kesimi de ‘’ılımlı Müslüman’’ olarak tanımlamaktadırlar. Tabii bu çarpık değerlendirmelerini kitlelere benimsetmek adına her türlü manipülasyon araçlarını ve algı yönetimi tekniklerini devreye sokmaktadırlar. Bu süreçle birlikte batının değerlerini İslam coğrafyasına yerleştirmeye çalışanlar, batının referans aldığı laiklik ve demokrasi gibi kavramlarını İslam’ın değerleriyle uyum sağlayan kavramlar olarak yeniden tanımlamaya çalışmıştır. Yine Müslümanlar bu süreçte ilkesel yaklaşımlarının yerini konjonktürel kaygıların aldığı çarpık bir yöntem anlayışına terk ederek, küresel küfrün çıkarları için hizmet eden nesnelere dönüştürülmüşlerdir. Bu durum aynı zamanda Müslüman kesimin ciddi bir düşünsel savruluş yaşamasına ve İslami olmayan sistemlerin Müslümanları kontrolleri altına almasına sebep olmuştur. Ilımlı İslam stratejisi üzerinden işletilen bu süreç, bölge Müslümanlarının küresel küfrün yeni düzen arayışına ortak olduğu bir vasatta yaşanmaktadır. Ilımlı İslam anlayışı başından beri İslam coğrafyasının zihinsel dünyasına algı yönetimi operasyonu ile yerleştirilmektedir.

Diğer yandan algı yönetimi için en etkili alan, haberlerin sunulduğu medyadır. Kitleleri yanlış yönlendirmenin en etkili ve geçerli olduğu yöntem, medya aracılığıyla yanlış haber üretmedir. Haber üretme, tarih boyunca orduların ve istihbarat servislerinin birbirini yanıltmak için kullandığı en eski yöntemidir. Bugün kitle bilgi üzerinden yönetildiği için algı yönetimi toplumsal boyutta gerçekleştirilmektedir. İnternet ve tv bu amaç için kullanılan çok uygun bir kaynaktır. Medya, gerçeği göstermek yerine gerçek ve doğru olduğuna inandırılmaya çalışılanı gerçekmiş gibi gösterir. Dünyanın her yerine yayın yapan küresel haber ağı insanın algılama sürecine etki ederek gerçekliğin farklı şekilde algılanmasını sağlamaktadır. Müslümanlar, bölgemizde yaşanan gelişmelerin ideolojik eksenini, iç ve dış dinamiklerini, eski yapıların yerine oluşturulmak istenen yapıların niteliğini tıpkı Firavun’un sihirbazlarının yaptığı gibi medya çarpıtması yüzünden okuyamamıştır. Modern dünya, şeytanın yeryüzündeki hâkimiyetini sağlamak için haber niteliği taşımayan her türlü bilgiyi kendi amaçları doğrultusunda istediği gibi kullanıyor.

Müslümanlar, bilginin ve bilgi kontrolünün silah olarak kullanıldığı algı yönetimi ile birbirini yok ettiği bir dönem yaşıyor. Müslümanların kafasının karıştırıldığı, bu yüzden de sağlıklı düşünemediği bu süreçte, temel ilke Müslümanın aklının önüne sorunlu tarihinin çarpıtılmış bilgilerini koymaktır. Koşulların ve şartların sürekli değiştiği bir dünyada bilgilerde sürekli değişiyor. Bilgiler değiştiği için gerçeğin algılanmasında da değişiklikler yapıyor. Bir önceki gün gelen bir bilgi, bir sonraki gün geçerliliğini ve güvenilirliğini kaybedebiliyor. Bilgi ve teknoloji çağında bilgi ne kadar gücü ifade edebiliyorsa, bir o kadarda zayıflığın ölçüsü olabiliyor. Yani bilgi güç kadar zayıflık anlamına da gelebiliyor. Müslümanlar daha fazla enformasyon ve daha fazla bilgi ve iletişimle çok daha fazla haber sahibi olmanın ya da dünya ile çok daha yoğun iletişim kurmanın birçok sorunu ortadan kaldıracağını umuyor. Algı yönetimi, çağımız insanının tüm zaaflarını kullanmaktadır. Çağın en büyük zaafı insanoğlunun aklını sağlıklı kullanamamasıdır. Algı yönetimi dünyanın en gelişmiş silahı olarak kullanılsa da hiçbir zaman mükemmel olamayacaktır.

Algı yönetimini yok edecek en büyük silah karşısındaki insan beynidir. İnsan beyni düşündükçe, aklettikçe doğru söze kulak verecek yaratılıştadır. Aklın kaynağı vahiydir. İnsan aklı şeytanın yeryüzündeki dostlarına teslim edilmemelidir. Akıl mutlaka doğrunun kaynağı ile buluşturulmalıdır. Aklını kullanmayıp, onu küresel küfrün araçlarına teslim edenler elbette ki algı yönetimi silahı ile vurulacaklar ve kaybedenlerden olacaklardır. Aklını kullanamayanların içinde yaşadığı dünyayı ve çevresinde olup bitenleri anlayabilmesi mümkün değildir. İnsan, kendisine ulaşan verileri, anlamlı ve doğru bilgiye dönüştürmek için, olayların yaşandığı çevreyi aklını kullanarak algılamaya çalışmalıdır.Küresel seçkinlerin medya gibi dışsal yapay kaynaklarını doğru bilgiye ulaşmada ölçü kabul etmemelidir. Sonuç olarak algı yönetimi; Büyük şeytan ve işbirlikçilerinin amaç ve çıkarları doğrultusunda, hedef bireylerin veya toplulukların bakış açılarını, değerler bütününü, davranış kalıplarını biçimleyen, algılarını etkileyebilen, değiştirebilen ve yönetebilen bir tekniktir. Bütün bu sürecin amacı İslamın Kur’an’a göre anlaşılmasını ve hayat biçimi olarak yaşanmasını engellemek için gerçeğin üzerini kapatma girişimidir. Ancak daha öncekilerin başına geldiği gibi gerçeğin üzerini kapatanlar, alışkanlık haline getirip sürekli kapattıkları bu gerçeğin girdabında kaybolup gideceklerdir.iktibasdergisi.