Ahlaklı Dinsiz & Dinci Ahlaksız

Bilgin Erdoğan

VAN 7.11.2017 10:09:33 0
Ahlaklı Dinsiz & Dinci Ahlaksız
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Şüphesiz ki sen sevdiğin herkesi doğru yola yöneltemezsin; ve fakat Allah (isteyenin) doğru yola yönelmesini diler: zira O kimin doğru yola girmek istediğini çok iyi bilir" (Kasas:56)

 

Ahlak, bir cemiyetin zemini ve insanoğlu’nun en köklü yasasıdır. Ahlak insanla beraber insanın içinde doğan biricik değerdir.O bir fıtrat meyvesi ve dahi resullerin gönderiliş gayesidir.

 

Güzel ahlakı tamamlamak için gönderilen bir peygamberin ümmeti’nin ahlaksızlık isimli kuyunun en dibine garkolduğu bir dönemde, o ümmetin içinden bir aydının “Ahlaksız bir Müslümandansa ahlaklı bir ateisti daha çok seviyorum ”sözü kimi ahlaksızların ahlak dışı tahkir ve iftira dolu söylemlerine ve kimi dinden bihaber gafillerin ise şaşkınlıklarına sebep oldu. Oysa ki o söz bir ahlak çağrısı yani güzel ahlakı tamamlak için gönderilen peygamber ümmetine ahlaklı ol tavsiyesiydi.

 

Evet ahlaklı bir ateist veya gayri müslim ahlaksız olan bir sözde müslümana insani ilişkilerde müreccahtır. Buna kimin itirazı olabilir? Zira emanet ahlak, ihanet ahlasızlıktır. Emin olduğun bir dinsiz güvenemediğin sözde dindardan elbette efdaldir. Biz onlara zaten fıtrat müslümanı deriz. Filistin için İsrail tankının altında ezilen diri vicdanlı Rachel Corrie elbette Mısır da Gazze sınır kapısını kapatan Hüsnü Mübarek’ten veya İsraile yüklü miktarda silah satan Suud rejiminden efdaldir. 

 

Mazlum halklar için sesini yükselten Venezuella'nın Sosyalist Devlet Başkanı Nicolás Maduro Moros elbette Mısır zindanlarında binlerce müslümana zulmeden Abdülfettah Sisi isimli ahlaksız müslümana tercih edilir. Ahlak deyince akla sadece cinsellik gelmemelidir. İhaleye fesat karıştıran bir sözde müslümandansa onurlu yaşayan bir dinsiz iş adamı o cemiyette müreccahtır.

 

Şimdi benim Rachel Corrie'yi Sisi'den daha fazla seviyor olmam yanlış mı? Oysa ki Rabbimiz ne diyor? " Şüphesiz ki sen sevdiğin herkesi doğru yola yöneltemezsin; ve fakat Allah (isteyenin) doğru yola yönelmesini diler: zira O kimin doğru yola girmek istediğini çok iyi bilir" (Kasas:56) Demek ki neymiş ? Sevdiğimiz bir kimse hidayete ermeyebiliyormuş.Buna bizim gücümüzün yetmediğini vurgulayan Kur'an, hidayetten mahrum bu kimseyi sevebileceğimiz ihtimalini de zikrediyor.

 

Bu ayet bilindiği üzere Allah resulu'nün sevgili amcası Ebu Talip ile ilgili nazil oldu. O, hidayet bulmuş biri değildi lakin Allah resulu'na hayatı boyunca kol kanat germiş güzel yürekli bir insandı. Kanımca dünyada ki insanlar peygamberimizin dört amcasına benzer. Kimileri Ebu Talip gibidir müslümanları severler ve müslümanlar da onları sever. Kimileri Hamza gibidir müslümandırlar ve tevhid yolunda müslümanın onurunu ve haysiyetini dimdik tutarlar. Kimileri müslüman olmadan önceki resulullah'ın amcası gibidirler. Onlar daha nötr bir tutum sergilediklerinden müslümanlar bu tür kimselere de yardımcı olur onları severler. Lakin vahyin dilinde lanetli olan bir başka amca daha vardır ki o da Ebu Leheb'tir.İşte müslümanları sevmemeleri ve mücahade içinde olmaları gereken bu tiplerdir. Lakin müslümanların bu tür kimselere tavır alması onları başka bir dine mensup olmalarından dolayı değil zalim olmaları yani müslümana ve mazlumlara zulmetmeleridir.

 

Bir gayri müslimi sevmek fıkhen de caizdir. Zira bu din ehli kitapla izdivaç etmeyi dahi caiz kılar. Çocuğu'nun annesi olacak olanı sevmeden mi nikahına alacaksın? Böyle bir şey mümkün müdür? Demek ki sevgiyi insanların zatına tepkiyi ise insanların yanlış düşüncelerine ve sapkın davranışlarına vermek durumundayız. Dolayısıyla ahlaklı bir ateist'in inançsızlığını değil ahlakını sevdiğimiz gibi ahlaksız bir müslümanın imanıyla değil ahlaksız davranışıyla bizim sorunumuz. Bir gayri müslim ehli vicdan ise onu sevmeyelim mi?

 

İki ayaklı vicdan diyebileceğimiz yiğitler ve hatta cemaatler vardır yaşadığımız dünyada. Adalet deyince dik durmasını bilen, masumun ve mazlumun hakkını savunma adına bedel ödeyen kaliteli yürekler . Yığınların, maddesinin enkazı altında kaldığı şu dünyada, insanların evlerinin yıkılmaması için işgal buldozerlerinin altında ezilmeyi göze alabilenler…Bir Latin şairinin ifadesiyle “ İnsanım, ve insanla ilgili olan hiçbir şey bana yabancı değildir” (Homo sum, humani nil a me alienum puto) diyebilenler.

 

Mesela Aliene Rachel Corrie  ABD'li bir barış gönüllüsü olarak mazlum Filistin halkı için yeryüzünün damarlarına kan veren iki ayaklı vicdanlardan biri. İnsanlığın maddesinin enkazı altında kaldığı bir dönemde o insanlığın yüksek onuru için buldozerin altında kalan güzide bir insan.Kimi müslümanlar evlerinden dahi çıkamazken, Rachel Corrie, Gazze Şeridi'nde Filistinlilerin evlerini yıkmak üzere harekete geçen bir İsrail buldozerinin önüne çıkmış ve bu buldozer tarafından ezilerek öldürülmüştür.Annesine yazdığı mektupta şöyle diyordu : “"Dünyada böyle bir zulmün kıyamet koparmadan gerçekleştirilebileceğine inanamıyorum. Canımı yakıyor, geçmişte de yaktığı gibi, dünyanın böyle korkunç bir hâle gelmesine göz yumuşumuza tanıklık etmek”. Rachel Corrie iki ayaklı bir vicdandı.

 

Filistin deyince akla ilk gelen isim kuşkusuz Edward Said tir. 1978 yılında yayınlanan "Oryantalizm" (Şarkiyatçılık) üzerine yaptığı çalışmayla ve Filistin üzerinde hassasiyetiyle tanınan 2003 yılında vefat eden Edward Said, Anglikan Kilisesine mensup bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiş bir gayri müslimdi. Ancak onun müslüman olmaması vicdansız olacağı anlamına gelmiyordu. “Filistin Sorunu” kitabıyla dünyada ezilen bir halk olan Filistinin savunuculuğunu yapmıştır. İsrail tarafından Nazi olarak itham edilen Said, yıllarca Yaser Arafat ile beraber çalışmış ancak daha sonra barış karşıtı olduğu gerekçesiyle araları açılmıştır. O, müslüman dünyanın, gayri müslim bir müdafii idi.

 

İsraildeki yapılanmayı şeytani bir yapılanma olarak gören dindar ve vicdanlı Yahudilerin Neturei Karta hareketi de bu bağlamda hatırlamamız gereken örgütlerden. Her fırsatta İsraili lanetleyen ve hatta Osmanlı yönetimini özlediklerini söyleyen ve Filistinde yapılan mezalimin asla Tevrat ile bağdaşayamayacağın haykıran bu grubun samimi ve insaflı bir Yahudi cemaati olduğunun hatırlatılması gerektiğini düşünüyorum.

 

Bugün Kanada başbabakanı Justin Trudeau, ateist ama insancıl bir siyasi lider olarak mazlumlara kapısını açan ve onlara özgürlük tanıyan bir isim iken Sisi'nin Mısırın'da binlerce müslüman işkence altındadır.Evet ben Kanadalı başkan Justın Trudeau'yu Mısır'ın ceberrut beş vakit namazlı Sisi isimli zalimine tercih ediyorum ve onu daha çok seviyorum. Ben mazlumlara arka çıkan  Ebu Talipleri  mazlumları katleden Yezidlere tercih ediyorum. Zira insaf ve vicdan bunu gerektirir. Allah katındaki durumları ise benim işim değil dergah-ı nezdi Ehadiyette ortaya çıkacak bir durum olduğu için oraya havale ediyorum.

 

İnsanlık tarihi boyunca Yahudi, Hristiyan, ateist veya deist diri vicdanlı güzel insanlar çıkmıştır. Bunlar İslamoğlu'nun ifadesiyle bizim İslam isimli büyük ailemizin kayıp evlatlarıdır. Onların ahlaklarını ve vicdanlarını sevdiğimizi söylemek ise vefadır.Müslüman olmadan insan olabilmek mümkün; ama insan olmadan Müslüman kalabilmek mümkün değil.Zira hidayet, aklın,fıtratın ama önce vicdanın vahiy ışığında buluşmasıdır.Vicdanın üstünü örtmek vahyin üstünü örtmek gibidir.Vahyin sesi, vicdanın sesidir.

 

Öyleyse ey müslüman ! Sana da yakışan iki ayaklı vicdan olabilmendir.