AÇ OLAN HER ŞEY YAPAR

ABDULHALİM ALMALI YAZDI...

VAN 24.07.2014 12:13:46 0
AÇ OLAN HER ŞEY YAPAR
Tarih: 01.01.0001 00:00
 AÇ OLAN HER ŞAY YAPAR

Yoksulluk denince akla paraya-mala-mülke sahip olmama hali gelir. Ya da, yoksulluk, en alt seviyesi itibariyle, bir lokmaya ve bir hırkaya muhtaç olma hali olarak tarif edilebilir. Allah'ın tüm canlılara yetecek kadar rızık yaratması buna rağmen adaletsiz dağılım ve sömürü düzenleri nedeniyle açlıkların yoksullukların had safhada olduğuna tanık olmaktayız. Bununa altında yatan gerçek neden dağılımdaki adaletsizliktir. İslam bunu ortadan kaldırmak için insanları zekat, infak vs. gibi yardımları yapmaya teşvik ederek ortadan kaldırmaktadır.

Bu durumda yoksul, en açık şekilde, varlıklı-zengin olmayan kişi olarak tarif edilecektir. Yoksul, en temel ihtiyaçlarını, yaşadığı coğrafyaya, günün şartlarına ve ait olduğu sosyal çevrenin standartlarına göre kendi imkânlarıyla yeteri kadar temin edemeyen insan olarak da tanımlanabilir.

Bütün bu tanımlamaları içine alacak şekilde yoksul, beslenme, giyinme, barınma, sağlık, eğitim ve evlenme gibi en zarurî ihtiyaçlarını, günün şartlarına, yaşadığı coğrafyaya ve sahip olduğu sosyal konuma göre belirlenecek olan standartlara uyacak şekilde kendi imkânlarıyla karşılayamayan insan olarak tarif edilecektir. Bu tariften anlaşılacağı gibi, yoksulluk, içinde bulunulan zamana, yaşanılan sosyal çevreye ve ait olunan coğrafyaya göre değişecektir. Bu nedenle, yoksulluğu, çoğu zaman yapıldığı gibi, belli bir parasal değere bağlamak doğru bir tanımlama olmayacaktır.

İnsanımızın ifadesiyle, “yoksulluk kapıya bastırılacak şey değildir.” Bu nedenle, yoksulluğu kimse istemez ve aklı başında hiç kimse yoksulluğa gönül razısıyla katlanmaz. Ne var ki yoksulluk, insanlık tarihi boyunca, sosyal bir vakıa olarak hep var olmuş ve pençesine düşen insanları ölesiye kıvrandırmıştır. Hiç kimse gönül rızasıyla istemediği halde, neden yoksulluk varlığını halada sürdürebilmektedir? Daha da açık ve net biçimde soracak olursak, acaba neden insanlar hiç istemedikleri halde yoksul olurlar veya yoksul düşerler?..

Sermaye her gün artıyor; nüfusla birlikte emeğin gücü de büyüyor ve bilim her geçen gün, doğa güçlerini insanın hizmetine daha çok sokuyor. Bu üretken kapasite, bilinçli olarak ve herkesin çıkarı doğrultusunda uygulansaydı, insanlığın payına düşen emek, kısa zamanda asgariye indirilmiş olurdu. Rekabete bırakılacak olursa o da aynı şeyi yapar ama çelişkiler çerçevesi içinde. Toprağın bir bölümü en iyi biçimde işletilirken, bir bölümü bomboş durmaktadır. Sermayenin bir bölümü şaşırtıcı bir hızla dolanırken, bir bölümü de sandıklarda ölü yatıyor. İşçilerin bir bölümü çalıştıkları halde yoksulluk sınırında bulunuyor. İnsanların diğer bölümü işsiz ve açlıktan ölüyor.

Fakir ve aç insanların çaresizliğine karşı, böylesine bir vurdumduymazlığa bakarak kör konumunda bir seyirci kalışa gönlümüz razı olmalı mı? İnsan olarak, komşu olarak, vatandaş olarak böylesi söylemlere ve böylesi davranışlara hakkımız var mı? Ve bizler aynı duruma düştüğümüzde böyle şeylerin kendimize denmesine razı olabilir; hayatın acımasızlığı karşısında çaresizliğimiz insanların vurdumduymazlığını ve neme lazımcılığını kabul ederek içimize sindirebilir miyiz?

O halde ne yapacak ve nasıl yapacaklar da, yoksul insanlar en temel ihtiyaçlarını karşılayacaklar ve onlarda insanca yaşayacaklardır. Kendimizi bir anlık onların yerine koyacak olursak(empati). Kimilerinin yaptıkları gibi devleti trilyonlarca lira dolandıramayacağımıza göre bunları yapanlara nasıl bakmamız lazım. İşte tüm bunların ortadan kalkmasının tek yolu İslam'daki paylaşım emirlerinin yerine getirilmesiyle ancak ortadan kaldırılabilecektir.