“ABD’NİN VARLIĞI ORTAK TEHDİT ALGISI YARATIYOR, İDLİB’İ TÜRKİYE, İRAN VE RUSYA ÇÖZEBİLİR”

‘BARZANİ İLE POZİTİF İLİŞKİ SEKTEYE UĞRAYABİLİR’

VAN 23.08.2017 10:57:11 0
“ABD’NİN VARLIĞI ORTAK TEHDİT ALGISI YARATIYOR, İDLİB’İ TÜRKİYE, İRAN VE RUSYA ÇÖZEBİLİR”
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Bora Bayraktar’a göre ABD ‘IŞİD sonrası Suriye’de kalmayacağım’ diyorsa da bu ikna edici değil. Bayraktar, ABD varlığının bölgede tehdit algısını pekiştirdiğini söylerken, ‘ABD bu şekilde devam ederse Türkiye için kırılma olacağını’ belirtti. Bayraktar’a göre, İdlib’i Türkiye, İran ve Rusya birlikte çözmeli.
Sputnik/ Ceyda Karan
Suriye krizi, Suriye ordusunun son kazanımları eşliğinde yeni bir boyuta taşınırken, Irak’ın kuzeyindeki özerk Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ndeki referandum tartışmaları bölgenin yeniden şekillendirilmesi çabalarına yoruluyor. Bu koşullarda İran Genelkurmay Başkanı’nın son Ankara ziyaretini müteakiben Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın PKK’ye ve İran koluna karşı ortak hareketten söz etmesi dikkat çekti. İki ülkenin IKBY’deki referandum konusunda da aynı pozisyonları taşıdığı dile getirilirken, IKBY lideri Mesut Barzani’den Ankara’ya Türkiye’nin güvenliğinin teminatı oldukları mesajı geldi.
Bölgedeki son gelişmeleri ve olası askeri operasyonları ve sonuçlarını gazeteci ve yazar Bora Bayraktar ile konuştuk.
 ‘ABD’NİN NİYETİ ORTADOĞU’DA KALICI OLMAK’
Bora Bayraktar, Ortadoğu’nun siyasi ikliminde ne olup bittiğini kavramak için kimin ne söylediğinden ziyade, ne yaptığına bakmanın daha doğru olacağı görüşünde. ABD’nin bölgeye müdahilliğini IŞİD’la savaşın ardından sona erdireceği yönündeki açıklamalarına temkinli yaklaşmak gerektiğini belirten Bayraktar, bölge ülkelerinin ortak tehdit algılarının da gelişmeleri şekillendirdiğini vurguluyor. Bayraktar’a göre İran ve Türkiye’nin son dönemlerdeki temasları da Kürt tehlikesi üzerinden gelişiyor:
“2003 yılında Irak’ın işgali ile başlayan sürecin ardından 14 yıl geçmesine rağmen, ABD hala elini Irak’tan çekmiş değil. Belki yöntem değişiyor, araçlar değişiyor ama ABD burada kalıcı olacak gibi gözüküyor ve şu anda bunun maliyetini düşürmenin yollarını arıyor. Bu açıdan PYD ve onunla birlikte hareket eden unsurlarla ilişkilerini sürdürmesi, bu politika ile ilgilidir. Bu alana bölge ülkeleri açısından ABD’nin girmiş olması, ciddi bir tehdit algısına yol açmış durumda. Ortadoğu’daki ülkeler genellikle ortak bir tehdit karşısında ittifaklar kurma eğilimine giriyorlar. Bu açıdan İran Genelkurmay Başkanı’nın Türkiye’ye gelmesi, İran devriminden sonra ilk defa bu düzeyde bir askeri temasın kurulması, Türkiye ve İran’ın ortak bir tehdit algısına işaret ediyor. Bu ortak tehdit ise; ABD’nin bölgeye yerleşmesi, bağımsız bir Kürt devletinin ya da iki Kürt yapılanmasının burada buluşması, Irak ve Suriye’nin parçalanması ardından buraya ABD askerlerinin ve üslerinin kalıcı olarak yerleşmesi gibi sebeplerdir. Bu sebepler dolayısıyla İran Genelkurmay Başkanı Türkiye’ye geldi. Bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptığı açıklamalar da bu algıyı güçlendirmeye yönelikti. Bu açıdan bakıldığında, önümüzdeki süreç için hareketli bir döneme girdiğimizi söyleyebiliriz.”
 ‘TÜRKİYE KIRILMA GÖRÜRSE ADIM ATABİLİR’
Ortadoğu’da ilişkilerin her an değişmeye elverişli olduğunu ve Türkiye’nin geçmişten gelen ittifaklarını ve eğilimlerini sorgulama ihtimalinin bulunduğunu ifade eden Bayraktar’a göre Cumhurbaşkanı’nın İran ile ilgili yaptığı son açıklamalar, görüşmelerin dış kamuoyuna pazarlanması ile ilgili:
“Bugün için çok uzak ihtimal gibi gözükse de, eğer ABD bu şekilde devam ederse, Türkiye’nin tavrı bu şekilde devam ederse ve Türkiye burada bir kırılma görürse bunun üzerine bir adım atabilir. Fakat şu anda bu durumun çok uzak bir ihtimal olduğunu belirtmek gerekiyor. Öte yandan Cumhurbaşkanı’nın ifadelerinin muğlâk olduğu konuşuluyor. Burada şunu ortaya koymak lazım; İran Genelkurmay Başkanı Türkiye’ye ziyarette bulunuyor, birtakım şeyler konuşuluyor ve biz burada ‘Oldu bitti, artık ittifak sağlandı ve Türkiye artık yoluna İran ile devam edecek’ diyemeyiz. Görüşmelerde bir takım pazarlıkların döndüğü ortada fakat bu pazarlıkların da bir satış biçimi var. Burada İran ve Türkiye Genelkurmay başkanlarının net olarak ne konuştuğunu bilmiyoruz ama bugün yaptığı açıklamasından özellikle dış kamuoyuna bir satış yaptığı söylenebilir. ‘Biz İran ile dirsek teması içindeyiz’ gibi mesajlar, yapılan görüşmenin içeriğinden çok görüşmenin dışarıya satışı ile ilgilidir. Bu açıdan ‘Barzani bağımsızlık ilan ederse Türkiye şu adımı atar’ gibi çok somut adımlar bulamadık söylemlerde.”
‘BARZANİ İLE POZİTİF İLİŞKİ SEKTEYE UĞRAYABİLİR’
Bayraktar, Irak’taki referandumun Türkiye açısından kırılmalar yaratabileceğini ve İdlib’de yakın zamanda operasyon olabileceğini belirtti:
“Bir taraftan Tel Afer operasyonu, diğer taraftan bağımsızlık referandumu, Rakka operasyonu, Suriye rejiminin Rusya ile planladığı Deyrez Zor operasyonu gibi gelişmeler yaşanıyor. Daha Net görebilmek için bazı noktaların oturmasını bekleyeceğiz ama 25 eylül referandumu, önemli bir kırılma noktası olabilir. Bugüne kadar Türkiye’nin Barzani ile birlikte yürüttüğü pozitif ilişkileri sekteye uğratabilir çünkü bu referandum gerçekten çok önemli bir değişim olacak. Öte yandan ABD’nin PYD’ye yapmış olduğu silah desteği devam ediyor ve bunun kalıcı olacağı tahmin ediliyor. Ama burada özellikle Kürt tarafında ‘ABD acaba bize sırtını döner mi’ endişesi var. Çünkü CIA muhaliflere yaptırdığı operasyonlara ara verdi yakın zamanda. İleride Rakka operasyonu biterse, aynı durumu yaşama endişesi var. Önceki gün, Trump’ın IŞİD ile mücadele özel temsilcisi Brett McGurk Arap aşiretleri ile masaya oturdu Rakka’da. Burada ‘ABD başka bir koalisyon mu devşirmeye çalışıyor?’ sorusu gündeme geldi. Bölgede Kürtler açısından bu tür belirsizlikler var ve biraz daha beklemek lazım ama sahada da hareketlilik olacaktır. Özellikle Afrin-İdlib tarafında.”
‘TÜRKİYE ÇEKİLMEYECEK GİBİ ALGILARIN KIRILMASI LAZIM
Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın Türkiye’ye güvenmeyen son açıklamalarına da değinen Bayraktar, Esad’ın Rusya ve İran’ın desteğiyle pozisyonunu güçlendirdiğini anımsattı. Türkiye ve Suriye’nin hiçbir zaman güven ilişkisi kuramayacağını fakat Rusya üzerinden ilişkilerin devam ettirilmesi gerektiğini ifade eden Bayraktar, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Beşar Esad masaya oturduğu zaman da güçlü bir şekilde bunu yapmak istiyor. Astana’ya gelmeden önce bir pozisyon ortaya koymuş durumda. Öte yandan Türkiye ve Esad yönetimi arasında güven sağlanabileceğini hiçbir zaman düşünmüyorum çünkü karşılıklı çok olumsuz ifadeler kullanıldı. İki taraf açısından da kapatılması çok derin bir uçurum var. Ancak Rusya üzerinden dolaylı bir şekilde ilişkilerin ve diyaloğun devam etmesi mümkün olabilir. Türkiye’nin toprak bütünlüğünü savunduğu ve burada bir işgal düşüncesi olmadığını doğrudan Esad rejimine olmasa da, kamuoyuna beyan etmesi yerinde olabilir. Çünkü özellikle Fırat Kalkanı ile birlikte Afrin’e yönelik operasyon hazırlığı ve İdlib meselesinde, sanki Türkiye buraları alacak ve bir daha çekilmeyecek gibi bir algı var. Bu algının silinmesi gerekiyor. Buradan çıkış Suriye’deki siyasi sürecin desteklenmesi şeklinde olabilir. Kişisel olarak Türkiye’nin Suriye topraklarında gözü olduğunu düşünmüyorum. Burada Suriye muhalefeti ile Suriye rejiminin oturup kendi çözümlerini bulması en ideal nokta ve artık buna odaklanmak gerekiyor. Son bir yıl içerisinde savaşın hatları çok netleşti. Deyrrez Zor, Rakka operasyonları ile bu meseleler çözüldükten sonra artık yapıcı bir şekilde, tarafları siyasi bir çözüme yönlendirmek gerekiyor.”
‘KÖRFEZ GERGİNLİĞİ SURİYE MUHALİFLERİNE YANSIDI’
Katar ve Suudi Arabistan arasında Körfez’de yaşanan gerginliğin doğrudan Suriye muhalefetini etkilediğini anımsatan Bayraktar’a göre İdlib konusunu çözmesi gereken ABD değil, bölgenin üç büyük ülkesi olan Türkiye, İran ve Rusya:
“İdlib konusunda Suudi Arabistan’ın devrede olduğunu düşünüyorum çünkü Heyet Tahrir Şam özellikle temmuzda son bir operasyon yaparak birçok noktayı ele geçirdiğinde, buradaki El Kaide’ciler ‘Buradan Katar’ı, Türkiye’yi çıkarmak istiyoruz’ açıklaması yaptılar. Bu aslında bir Suudi Arabistan söylemidir. Körfez’deki Suudi Arabistan-Katar mücadelesinin, Suriye muhalefetine ve başka alanlara doğrudan etki ettiğini görüyoruz. Dolayısıyla iş bölgenin önemli üç ülkesine düşüyor; Rusya, İran ve Türkiye. Bunlar eğer karar verirlerse ve Suriye’nin toprak bütünlüğünü zemini üzerinde anlaşırlarsa –ki böyle bir zemin olduğu az ya da çok düşünülüyor- bu üçünün sahadaki meşru güçlerle bir araya gelerek burayı temizlemesi en ideal olan seçenek. Bu olmazsa, ABD koalisyon diyerek İdlib’e de uzanabilir ve bu da Rusya’nın çıkarları, Türkiye ve İran’ın beklentileri açısından ve Suriye rejiminin de geleceği açısından sorunlu bir noktaya geliyor. Bu açıdan da, Genelkurmay başkanlığı düzeyinde Rusyalı yetkililerin gelişi ve Astana süreçlerinde İdlib meselesinin ABD ve müttefiklerine bırakılmaması gerektiğini düşünüyorum. Burada ABD müttefikleri dediğimiz zaman, Körfez Araplarını da hesaba katmak gerekiyor. Onların da şu anda bölgeye yönelik vizyonları Suriye’yi bu noktaya getirdi. Biraz da sahadaki mücadele, orada kimin kime üstünlük sağlayacağı da önem kazanmış durumda.”