12 Eylül düzenine tamamen son verelim

Ergün Yıldırım

VAN 12.09.2018 09:21:45 0
 12 Eylül düzenine tamamen son verelim
Tarih: 01.01.0001 00:00
 12 Eylül düzenine tamamen son verelim
 
 
 
12 Eylül Darbesi olduğu zaman lisede okuyorduk. Bu açıdan da darbeye giden sürecin az da olsa içinde yer almıştık. Darbe olduktan sonra da her akşam Kenan Evren’in devlet televizyonunda yaptığı konuşmalarını dinliyorduk. Anarşistlere haddini bildiren ve yine anarşistlerin dış güçlerin maşası olduklarını anlatan konuşmalardı bunlar. (Bir general terörizm ile anarşizmi mi ayıramıyor muydu birbirinden yoksa halkın nazarında şiddet hareketlerine anarşist dendiği için mi bu kelimeyi seçmiş ti?). Bütün gündem haberleri onun gezileri ve konuşmaları etrafında dönüyordu. Hatta bizim memleket Elazığ’a geldiğinde biz öğrenciler karşılama töreni için cadde boyunca sıraya dizilmiştik. Ama bir oruç günü milletin karşısında Evren Paşa su içince beklenmedik biçimde millet meydanı terk etmişti.

12 Eylül elbette bir Kenan Evren olgusu değil. Bunun çok ötesinde darbeciliği, bir anayasa geleneğini ve bir Kemalizm tarzını temsil etmekte. Toplumsal hayatı dönüştüren bir boyutu da var. Türk siyasal sistemini yeniden dizayn eden ve rejimi yeni bir meşreple inşa eden bir olgu. Siyasal sistemi hala da etkilemeye devam etmekte. Bu açıdan da üzerinde düşünülmesi ve hesaplaşılması gerekir.

Her şeyden önce 12 Eylül, 1960 yılında başlayan darbeci bir geleneğin yeniden hortlanmasıdır. Ortaya çıkan siyasal ve toplumsal sorunları askeri darbe ile çözme yöntemidir. Güya devletin bekası çok kaba ve demokrasi dışı yöntemlerle çözülmeye çalışılıyor. Bundan dolayı da büyük travmalara ve sorunlara yol açıyor. Örneğin 12 Eylül darbesi ile milyonlarca insan tutuklanıyor. Yüzbinleri aşan kişi hapse atılıyor. İdamlar gerçekleşiyor. Bir sağdan, bir soldan deniyor. Yaşı tutmayanları idam etmek için yaşları büyütülüyor. İşkencehaneler harıl harıl çalışıyor! Aileler bu dramların önemli bir parçası. Çocukları ile beraber onlar da bu hapislerin, göz altıların, işkencelerin bir parçası haline geliyorlar. Türkiye lider kapasitesi olan genç insanlarını kaybediyor. Entelektüel sermaye çarçur ediliyor.

Darbeler, toplumsal çalkantıları durdurmak için atılan yumruklardır! Bu yumruklarla belli toplumsal kesimler sersemleşir. Yazarlar, aydınlar ve akademsiyenler dışlanır. Toplum zihni ve ruhi felce uğrar. Sükûnet, bir felç halidir. Nitekim 142, 163 gibi düşünce suçlarını kapsayan maddelerle sağ, sol, İslamcı, ülkücü bir çok gazeteci ve aydın yıllarını hapiste geçirir. Bundan dolayı düşünce de büyük bir sersemleşme ile karşılaşır.

12 Eylül Kemalizmi sağ formatta yeniden üreten bir anlayışı hakim kılar. Atatürk bu defa sağcılığın kalıplarında üretilir. Anayasa’nın ikinci maddesine “Atatürk milliyetçiliği” konur. İnkılap tarihi kitaplarının adı Atatürkçülük ve İnkılap Tarihi adını alır. Dinle daha barışık ve sol ile oldukça mesafeli bir Atatürk portresidir bu. Türkiye de kavgalar ve çatışmalar Atatürk üzerinde yapılınca ya sağ Kemalist ya da sol Kemalist olmak durumundasınız. Sol ideolojinin Sovyetler ile bağlantılı olarak Türkiye’yi tehdit ettiği anlayışını da içeren 12 Eylül darbesi, elbette sağ Kemalist olacaktı. Aynı zamanda Atatürk’e rağmen bir Atatürkçülük yaklaşımı ile yeni otorite kendi hakimiyetini meşrulaştırıyordu.

Darbeci geleneğin bize miras bıraktığı ve hala yürürlükte olan asıl sorun askeri anayasa geleneği. Anayasa alimlerimizden Bülent Tanör’ün dediği gibi Türkiye’de en demokratik anayasa 1921 yılına ait. Arkasında 1924’te Atatürk’ün seçtiği kişilerin oluşturduğu Meclis tarafından yapılmıştı, 1961 ve 82 Anayasaları ise doğrudan askeri darbelerin eseriydi. 1982 Anayasası son darbe anayasası. Bugün hala yürürlükte bu anayasa. Özal, bu anayasayı kimi boyutlarıyla restore etti. Örneğin düşünce suçlarını kaldırdı. AK parti iktidarı döneminde çok önemli reformlar yapıldı. Haklarından yoksun bırakılan azınlıklar ve dindarlar başta olmak üzere çeşitli özgürlükler sağlandı. Yine MGK Genel Sekreterliği’ne sivil atandı, askerlerin darbe yapmak için anayasal gerekçe olarak kullandıkları İç Hizmet Kanunu değiştirildi. Erdoğan’ın öncülüğünü yaptığı çeşitli reformlar büyük ölçüde 12 Eylül düzenini değiştirme çabasını da içerdi. Darbecilerin yargılanması da bunun önemli bir göstergesi.

Türkiye sistem değişimini yaptı. Bununla 12 Eylül rejiminin baraj siyasetini de fiiliyatta kaldırdı. Bugün yapılması gereken son şey sivil, demokratik ve çoğulcu bir anayasa yapmaktır. Türkiye yeni bir anayasa ile 12 Eylül darbeci anayasal geleneği de tarihin çöplüğüne atacaktır. Meclis’in en önemli tarihsel misyonu da budur.