Mason locasındaki İttihatçılar

İbrahim Kiras

SİYASET 9.02.2019 10:16:10 0
Mason locasındaki İttihatçılar
Tarih: 01.01.0001 00:00

Geçen haftaki yazının sonunu şöyle bağlamıştık: “Masonluğun Türkiye’deki varlığının önem kazanması daha ziyade yerel örgütlenme imkanlarının kısıtlı olduğu Abdülhamit rejiminin doğurduğu ihtiyaca locaların cevap vermelerinden dolayıdır. Elbette masonluğun aydınlanma fikriyatını ve Fransız devriminin prensiplerini temsil ediyor olması daha Tanzimat devrinde modernleşme ve hürriyet yanlısı Osmanlı aydınları açısından belli ölçüde bir cazibe oluşturmuştur ama daha sonraları mason localarının fiiliyatta gördüğü işlev rejim karşıtı veya yenilik taraftarı aydınların bir araya gelebildikleri bir ortam sunmasından ibarettir.”

Yani ilk döneminde Batılılaşmış aydın zümre için mason locaları geçmişte tekkelerin gördüğü işlevi üstlenmiş gibidir bir anlamda. Dünyadaki “yeni fikir”lerin konuşulup tartışıldığı, ülkenin sorunlarının çözümü için yapılması gereken “yenilik”ler üzerine kafa yorulduğu ortamlardı aydınların çoğu için localar. Ama aynı zamanda mensuplarına sunduğu pratik faydalar da yok değildi.

Özellikle gayrimüslim tüccar için milletlerarası piyasa aktörleri başta olmak üzere nüfuzlu kimselerle irtibatını ve ilişki ağını güçlendirecek, işlerini kolaylaştıracak bir “araç”tı. İstanbul’daki diplomatik misyon için localar Osmanlı toplumunun seçkinleriyle münasebet kurma kanalı oluşturuyordu. Türkiye’nin yurtdışı temsilcileri de bulundukları ülkelerde aynı şeyi yapmaktaydılar. Avrupa başkentlerindeki mason localarına katılan Türk diplomatların birçoğunun bunu en azından başlangıç dönemlerinde “resmî görev” gereği yaptıkları anlaşılıyor. Ancak Tanzimat aydınlarının masonlukta -ülke için gerekli olduğunu düşündükleri- yeni ve ilerici fikirler buldukları, locaları serbest düşüncenin ve yenilikçiliğin temsilcisi olarak gördükleri vakıa. Bunun sebebi herhalde “ecnebi” aydınlarla ve “Avrupaî” fikirlerle ancak bu mahfillerde karşılaşma imkânı bulmalarıdır.

Bu bakımdan Tanzimat ricalinin masonlukla ilişkisinin nispeten daha samimi ve daha sahici olduğu söylenebilir. Sonraki dönemde ilişkiler iyice “araçsal” hale gelmiştir. Konu hakkında çalışma yapan uzmanların ortak kanaati bilhassa mason İttihatçıların masonluğunun çok büyük ölçüde göstermelik olduğu yönündedir. Haddizatında, daha önce de ifade ettiğim gibi, İttihatçıların mason localarında doğmuş veya geliştirilmiş bir fikrin, bir idealin peşine takılıp gittiklerini söyleyemeyiz.

İttihatçılar rejim karşıtı illegal faaliyetler kapsamında kendilerine örgütlenme, haberleşme ve buluşma imkânı sunan bu yapıyı önlerinde hazır bulmuş ve gayet pragmatik bir yaklaşımla bunları resmen kullanmışlardı. (Ramsour bu işler için mason localarının kullanılması fikrinin Emanuel Karasu’ya ait olduğunu söylerken öteki kaynaklar bunu Talat Bey’in fikri olarak zikrediyorlar.)

Elbette mason localarının İttihatçılara “yataklık” yapmayı kabul etmelerini karşılıksız bir yardım olarak görmek zor. Burada ya bir alışverişin veya birtakım ortak hedeflerin sözkonusu olduğunu düşünmek lazım. Bu muammayı çözmek için ise, geçen haftaki yazıda söylemeye çalıştığım gibi, “cevaplanması gereken soru masonluk derken yekpare bir yapıdan mı söz ettiğimiz, yoksa aynı adı ve kimliği taşıyan farklı yapıların farklı amaç ve hedeflerinin olup olmadığı sorusudur. Evrensel karakterli ve milletlerarası bir teşkilat mıdır bu, yoksa kendi devletlerinin çıkarlarına hizmet eden ‘milli’ kuruluşlardan mı söz etmek gerekir?”

***

Masonluğun masonlar tarafından milletlerarası hatta milletler üstü bir pozisyonda tarif edilmesine rağmen locaların “milli” karakteri her zaman belirgin olmuştur. Bilhassa İngiliz masonlarının uluslararası arenada İngiliz devletinin çıkarlarının muhafazasını ve müdafaasını görev gibi kabul ettikleri bilinir. Büyük Britanya Krallığı da biraderlik teşkilatını kendi hariciyesinin ve istihbaratının doğal bir parçası olarak görmüştür daima. İngilizlerin Hind altkıtası ve Uzakdoğu’daki sömürgecilik faaliyetlerinde East India Company’nin (Doğu Hindistan Şirketi) oynadığı rolün eşdeğerini dünyanın dört bir tarafında –özellikle de Ortadoğu’da- Londra’nın kontrolündeki mason locaları icra etmiştir.

Bu yüzden diğer Avrupa devletleri de kendi masonlarını İngiliz tesirinden uzak tutmak ve bunların dışarıda da ülkelerinin milli çıkarlarına hizmet etmelerini sağlamak için gayret göstermekten geri durmamışlardır. Avrupa’daki hemen her devlet kendi masonlarına sahip çıkmaya çalışmıştır. Bu amaçla milli “obediyans”ların kurulması teşvik edilmiştir. Türkiye’deki mason localarının da büyük kısmı İngiliz obediyansına bağlıyken Fransız, Alman, İtalyan ve Yunan obediyanslarına bağlı mahfiller de mevcuttu.

1908 Devrimi öncesinde İttihatçıların dahil olduğu Selanik’teki Risorta locası İtalyan obediyansına bağlıydı. Diğer ülkelerin obediyanslarına bağlı localarda da tek tük üyeler olsa bile esas olarak İttihatçıların örgütsel faaliyetlerine zemin olan yer burasıydı. İtalyan masonlarıyla İttihatçıların işbirliğinin temelinde ortak siyasi hedefler olduğu anlaşılmakla birlikte İtalyan masonluğunun Carbonari hareketinin de varisi olarak ihtilalci bir vasıf taşıdığını unutmamak lazım.

İttihatçıların İtalyan masonluğuyla ilişkileri Trablusgarp Savaşı yüzünden bozuldu. Kendi hükümetlerinin Libya’yı işgal kararını engellemeye güçleri yetmeyen İtalyan masonları ülkelerinde de Türk yanlısı olmakla suçlanıp pasifize edilmişlerdi. Ancak bir başka görüş aradaki soğukluğun 1909’da “Maşrık-ı Âzam-ı Osmanî”(Osmanlı Büyük Doğusu) adı altında bir milli obediyans kurulmasına dayandığı şeklinde. Böylece Türk masonluğu ve dolayısıyla yönetim eliti üzerindeki İtalyan etkisi zayıflamış oluyordu. Zaten 1913’ten itibaren -görünürde Enver Paşa’nın ağırlık koymasıyla- Osmanlı Büyük Doğusu da dahil olmak üzere ülkedeki mason mahfillerinin faaliyetleri büyük ölçüde sınırlandırılacaktı. İleride 1935’deki locaların kapatılması olayında da göreceğimiz üzere, kendileri için işlevini tamamlamış olan bu örgütün alternatif bir odak olarak varlığını sürdürmesi arzu edilmemişti muhtemelen. Dolayısıyla İttihatçı yönetim üzerinde mason etkisi diye bir olgudan bahsedilmesi gerçeklere aykırı görünüyor.

Galiba devam edeceğiz…

KARAR